Adıyaman?da Bugün Gazetesi 12. Yaşını Kutladı
1 Aralık 2003 yılında
kurulan ve Adıyaman?ın ilk vasıflı gazetesi olmasından dolayı kuruluşu
?Adıyaman basınında milat? olarak kabul edilen Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin
12. kuruluş yıldönümü etkinlikleri, artık geleneksel hale getirilen
?Adıyaman?da Bugün Buluşmaları? ile gerçekleştirildi. Yazar Suat Tekin?in
moderatörlüğünde, Adıyaman?da Bugün Gazetesi yazarlarından Necati Atar ve Doğan
Durgun ile Yrd. Doç. Dr. Süleyman Kılınç?ın konuşmacı olarak katıldığı ?Çözüm
Süreci ve Medya? konulu panelde çok önemli vurgular yapıldı.
Panel sonunda, yine
Adıyaman?da Bugün Gazetesi tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen ve artık
geleneksel hale getirilmesi planlanan ?Adıyaman?da Bugün Basın Ödülleri?
sahiplerine dağıtıldı.
Vali Mahmut Demirtaş,
Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu, Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. M. Talha
Gönüllü, AK Parti İl Başkanı Av. İ. Halil Fırat, CHP İl Başkanı Av. Bilal
Doğan, CHP Merkez İlçe Başkanı Hanifi Çavuş, Hüda Par İl Başkanı Ali Çelik,
Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mustafa Uslu, STK temsilcileri, kurum
müdürleri, yerel ve ulusal basın temsilcileri ve Adıyaman?da Bugün Gazetesi
okuyucularının katıldığı panelde konuşan Necati Atar?ın kendisine yöneltilen
bir soru üzerine söylediği; ?Allah Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan?ı ve Başbakan
Ahmet Davutoğlu?nu belalardan korusun ama şimdiye kadar bu ülkede kim ?Kürt
meselesine? el atmışsa yaşatılmamış? açıklaması ile yine bir soru üzerine
söylediği ?Türkiye?de güçlü medya yoktur, güçlülerin medyası vardı? söylemi
büyük alkış aldı.
Programın açılış
konuşmasını yapan Adıyaman?da Bugün Gazetesi ortaklarından Dr. Abuzer Demir,
Adıyaman basını hakkında bilgi verdikten sonra, basının içerisinde bulunduğu
sorun ve problemleri, çalışma şartlarını ve basın mensuplarının yapması
gerekenleri dile getirdi. Adıyaman?da Bugün?ün yayımları ile hep halkın yanında
olduğunu, sorunların üstüne gittiğini ve gitmeye de devam edeceğini belirten
Demir, basının asli görevinin muhalif ile bir bakış ile sorunların üstüne
gitmek olduğunu dile getirdi.
Adıyaman?da Bugün Gazetesi
eski Genel Yayın Yönetmenlerinden ve yazarlarından olan Suat Tekin?in
moderatörlüğünde başlayan ?Çözüm Süreci ve Medya? konulu konferansta ilk söz
hakkı verilen Necati Atar yaptığı konuşmada, çözüm sürecinin yıllardan bu yana
çeşitli isimlerle var olduğunu belirterek, ?Çok konuşulan, çok tartışılan ama
bir türlü anlaşılmayan konular var. Çözüm Süreci de bu konulardan biridir.
Çözüm Süreci yada diğer adıyla Barış Süreci, Türkiye?de uzun yıllardır devam
eden Kürt sorununun çözümüne yönelik, AK Parti hükümeti tarafından başlatılan
sürecin adıdır. Bu sürece nereden gelindiğine tam olarak anlaşabilinmesi ve
bugün itibari ile çözüm sürecinin nereye doğru gittiğini anlaya bilmek için
kısaca Birinci Dünya Savaşından sonra başlayan ve bugüne kadar devam eden olayların
özetlenmesine bakmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti 91
yaşında. Bugün Kürtlerin yaşadığı sorunla ilgili başlatılan esas sorun, Türkiye
Cumhuriyeti?nden daha yaşlı ve hiçbir ülkenin kuruluşundan yaşadığı güne kadar
devam eden süreden daha uzun olamayan bir süreçtir. Ancak bu sorun Türkiye
Cumhuriyeti?nden daha yaşlı bir sorundur. Esasında bakacak olursak, okullarda
öğretmenlerimizin de dediği gibi ?soruyu anlamak cevabı bilmenin yarısıdır?
sözünden yola çıkarsak, bir meselenin adını tam olarak, doğru bir şekilde
koymadan çeşitli algılarda yapılmaya çalışılması, herkesin meseleyle ilgili hiç
ilgisiz alakasız bazı önermeleri olabileceğini ortaya koymaktadır. Türkiye?de
yıllarca adına ?Güneydoğu Sorunu? denilen, ?Terör Sorunu? denilen, ?Ekonomik
Sorun? denilen, esasında adı bir türlü konulmayan ve ilk zamanlarda ?Kürt
Açılımı? olarak başlayıp daha sonra ?Demokratikleşme Birlik ve Beraberlik
Projesi?, en sonunda da ?Barış? vaya ?Kardeşlik? yada ?Çözüm Süreci? olarak
adlandırılan sorunun biraz evveliyatına gitmek istiyorum. Ortada bir ?Kürt
Sorunu?nun olduğu bir gerçek. Çünkü yıllarca şarkıları, türküleri, ezgileri
yasaklanan bir halktan bahsediyoruz. Bildiği tek dili konuşmasına izin
verilmeyen bir halktan bahsediyoruz. 30 yıldır verilmeyen haklarının alınması
için mücadele eden bir halktan bahsediyoruz. Şimdi bu halkın, Abdullah
Öcalan?ın serbest bırakılması karşılığında tüm haklarından vazgeçeceğini
düşünmek, bütün meselenin Abdullah Öcalan?ın serbest bırakılmasına
bağlanacağını dilendirmek olmaz. Kürtlerin yaşadığı sorunlar PKK yokken,
Abdullah Öcalan yokken de vardı. Yıllarca ders kitaplarında yok denilen
Kürtler, dağ Türk?ü olarak adlandırılan Kürtlerin, hala kitaplarda var mı yok
mu bilmiyorum ama konuştukları dil Kürtçeydi. Yani dağ Türk?ü olarak bilinen
Kürtlerin konuşma şiveleri biraz bozuktu ve ne dedikleri anlaşılmıyordu.
Dağlarda ve kırsal kesimlerde yaşadıkları için toplumdan uzaklaşmış,
kendilerine ayrı bir hayat kurmuşlardır. Silahların bırakılması PKK ile
devletin arasındaki sorundur, ama hakların verilmesi PKK ile alakalı bir mesele
değil de devlet ile alakalı bir meseledir. İster silahı bıraksınlar ister
bırakmasınlar, devlet, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan
herkesin haklarını kendiliğinden isteyerek, bu ülkenin vatandaşları olduğu
için, birlik ve beraberlik barışa ihtiyaç duyulduğu için vermek zorundadır.
Güvenli bir ülkede yaşamanın asgari koşulda olduğu, okul dağılımında eve bir
saat geç gelen çocuğumuzun güvende olup olmadığını bilmemizdendir. Dolaysıyla
çatışmaların ve savaşların silahların konuşmadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz?
dedi.
Daha sonra söz alan
Adıyaman Tabip Odası Başkanı Yrd. Doç. Dr. Süleyman Kılınç ise Türkiye
Cumhuriyetinin kurucularının Türkler ve Kürtler olduğunu ancak zamanla sürecin
bugün ki durumuna getirildiğini belirterek, ?Medyayı gündeme alırsak özgür,
demokratik, gerçek anlamda bir hukuk devleti olabilmesi için medyamızın özgür
olması lazım, sivil toplum kuruluşların özgür olması lazım, Meslek
örgütlerinin, sendikaların özgür olması lazım. Özgürlük tek başına da yetmez,
bunun yanında hem özeleştiri sahibi de olacaksın. Tabi ki onurlarıyla bedel
ödeyerek bugünlere gelen medya mensuplarını saygıyla anıyorum ama medya,
sendikalar, sivil toplum örgütleri bahse konu olan gruplar olmaktan çıkıp,
sistemle veya statükoyla bir şey çıkmaz dolaysıyla bu konunun gündemde özetle
tutulması gerekiyor. Yani eleştiri kültürünün olması lazım, şimdi bu açıdan
baktığımız zaman neden yüz yıldır Avrupa?da gerçek anlamda düşünürler
yetişiyor. İslam dünyası çok daha çorak ama maalesef ciddi alternatif fikir
üretecek bir yapımız yok. Toplum olarak birey olarak gerçeği eleştiriyoruz ama
maalesef öz eleştirimiz yok. Bunların yanında sivil toplum örgütlerinin de şuan
ki pozisyonlarının sorgulaması lazım. Sivil toplum örgütleri, meslek, grupları,
dernekler ya kendi menfaatleri doğrultusunda örgütleniyorlar yada 1970?li
yılların ideolojik düşünceleriyle hareket ediyorlar. Dolaysıyla buradan gerçek
anlamda kendi görevlerini yapmıyor sayılıyorlar. Siyaset doğası gereği fayda
zemininde hareket eder Ama bahsettiğim medya, sivil toplum örgütleri, meslek
örgütlerinin hakikate ermesi lazım. Sivil toplum örgütleri çok daha provokatif
olsaydı, bizim bu kadim sorunlarımız çok daha farklı bir pozisyon alabilecekti.
Özellikle Kürt meselesinde, Alevi meselesinde çok daha aktif olabilirlerdi. Biz
Adıyaman Tabip Odası olarak, Adıyaman?da birçok sivil toplum kuruluşlarını bir
araya getirdik ve Çözüm Sürecine ve barışa destek verdik. Tabi hedefimiz daha
güzel şeyler yapmaktı ama bundan ötesine gidemedik. Nedeni ise hepimizin
konforlu hizmete teslim olmamızdır. Aksi halde daha iyisini yapabilirdik.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucuları Türkler ve Kürtlerdir. Bu 1921 Anayasasında
da çok güzel ifade ediliyor. Fakat zamanla hepimizin malumu bir süre içerisinde
yok edildi? diye konuştu.
Kürt sorunun cumhuriyetin
öncesine yani İttihat ve Terakki?ye dayandığını söyleyen gazetemiz
yazarlarından Doğan Durgun, ?Dersim, Koçgiri olaylarından sonra 1960 yıllarda
sürgünler oldu. Bir şekilde asimilasyon yarattılar.1970 yıllarının başlarında o
dönem siyasi bilimlerde okuyan Abdullah Öcalan, birkaç öğrenciyle birlikte
?Kürdistan sömürgedir? tezi etrafında şekillendi. PKK?nın sahneye çıkmasıyla
Kürt sorunu daha da arttı. Çoğu insan ?PKK?yı, İsrail, İran, Rusya destekledi.
Mit kurdu? argümanlarını ortaya atmakta. PKK?nın kuruluşu 1978?lere dayanır.
1980 yılında darbe oldu. PKK?nın güçlenmesinin temel nedeni Kürt sorunun
merkeze alınmasının yanı sıra 12 Eylül darbesine karşı savaşanın sadece PKK
olmasıdır.1982 sonrası PKK?nın taban bulması ve güçlenmesiyle birlikte Kürt
sorunu bugünlere geldi. Daha önce de Özal ile Erbakan?ın PKK ile görüşmeleri
olmuştu. Bu görüşmeler daha sonra basına da yansıdı. Oslo görüşmelerinde üst
düzey yetkililer birbirleriyle görüştüler. Ama devletin yani AKP?nin kafası
karmakarışık. Bir yandan Oslo görüşmelerini yürütürken, bir yandan da Sinilanka
denilen modeli hayata geçirdiler. O dönemde hükümet ile cemaat arasında
dostluklar devam ediyordu. Cemaatte Kürt sorunundan rahatsızdı. Hükümet, Oslo
görüşmelerini yaparken, bir yandan yargıda ve emniyette güçlü olan cemaat
gücünü KCK operasyonuyla devam etti. Bu durumda cemaat çözüm sürecini tasfiye
etmeye çalıştı. 2013 yılının Nevruz Bayramı?nda Abdullah Öcalan?ın yeni bir
yaşam adı altında yapmış olduğu çağrı aslında bugünkü geldiğimiz noktanın ilk
talepleridir. Çözüm süreci içerisinde iki tarafında beklediği hedefler zaman
zaman farklılaşabiliyor. Bu durum işin doğasında olabilecek şeyler. Aslında
müzakerede harita belli. 1990?lı yıllarda faili meçhuller, köy yakmalar,
Başbağlar katliamından tutunda birçok katliama kadar yıllarca bu katliamların
PKK tarafından yapıldığı söylenildi. Türkiye?de böyle bir algı var. Bu konuyla
alakalı olarak hakikatler araştırma komisyonun kurulması elzemdir. Bu nedenle
geçmişle bir yüzleşme yaşanmalıdır. Hükümet üçüncü gözün Türkiye içerisinde
olması gerektiğini söylüyor. Üçüncü gözün Türkiye?den olması ciddi sıkıntıları
yaratacaktır. Türkiye bir gün, ?Ben üçüncü gözü tasfiye ettim? diyebilir.
Uluslara arası yapıların bu işin içerisinde yer alması çözüm sürecini daha
güvenli bir şekilde bir perspektife götürecektir? diye konuştu.
Halen İŞİD?in çok güçlü
olduğuna dikkat çeken Doğan Durgun, sözlerine şöyle devam etti; ?PKK,
Türkiye?ye karşı silahlı mücadelesini son verebilir. Ancak bunu Öcalan?da
söylese Rojava?da silah bırakmazlar. Kucaklaşma dağdakilerin silahlarını
bırakarak siyaset yapmasıyla olur. Kürtler anadilinden eğitiminden tutun yerel
yönetimlerle ilgili müzakereleri konuşacaklardır. Bu konu demokratik özerlik
veya federasyon olabilir. Zaten müzakeredeki konularda bunlar.Kobani?de veya
Rojava?da yaşananlarının nedeni AKP iktidarının çözüme yönelik bazı adımlar
konusunda art niyetli düşünmesidir. İktidar Kobani?de insanların öldürülmesine
göm yumdu. Kobani?nin düşmesi için bir algı yarattı. Hükümet Dersim?de
öldürülenlerden bahsederken, Roboski?de insanların ölümleriyle sonuçlanan dava
için takipsizlik kararı verildi. CHP, bir şekilde bu sürecin içerisinde yer
almalıdır. Dünyanın her yerinde sosyal demokrat partilere ihtiyaç vardır ama
CHP önce sosyal demokrat bir parti olup olmayacağına karar vermelidir. Bu
süreçte özellikle seçim barajının düşürülmesi önemli bir konudur. CHP, sonuçta
bu ülkenin kurucu partisidir. Kısmen de bu sorunun doğmasından sorumlu olan
partidir. Kürt sorunu özgürlükler ve demokrasi sorunudur. Özgürlükleri
kısıtlayarak, bu sorunu çözemezsiniz. Kürt sorunu bir Alevi, kadın ve çevre
sorundur. Türkiye?de Osmanlı Devleti?nden bu yana medya hiçbir zaman özgür
haber yapan, gerçeğin peşinden koşan bir çizgide olmadı. Türkiye?de devletin
medyası yaratıldı. Ne yazık ki, bu medya Türkiye?de hiçbir zaman ortadan
kalkmadı. 1990 yıllarda gazeteciler anlı şanlı uçaklarla, helikopterlerle
bölgeye götürüldü. Garnizonlarda askeri kıyafet giydikten sonra Kürt sorununu
anlatıyorlardı. Medya organları sürekli olarak hükümetler adına yayın yaptılar.
Bu dili halen değiştiremiyoruz. Bu dil kafamızın her tarafına girmiş. Hükümetin
yapmak istediğini medya çok iyi soğuk savaş teknikleriyle yapmaya çalışıyor. Türkiye?de
barış gazeteciliği yoktur. Sürekli olarak savaş gazeteciliği vardır. Cemaat
medyası dün Ergenekon davasında hükümetle birlikte hareket ettiğini söylerken,
bugün ise aynı Türkiye?nin demokrasiden uzaklaştığını söylüyor. Gazetecilerin
bakanlarla özel ilişkileri olmaz. Gazetecilikte ahde vefa diye bir şey yoktur.
Gazeteciler gazeteden atıldığı zaman basın etiğinden, ifade özgürlüğünden
bahsedebilirler.?
Adıyaman?da Bugün Ödülleri
sahiplerini buldu
Düzenlenen panelden sonra
program soru cevap ile devam etti. Davetlilerin sorularını bir bir
cevaplandıran konuşmacılar, çözüm sürecinin önemini yinelediler.
Soru cevap bölümünün
ardından bu yıl Adıyaman?da Bugün Gazetesi tarafından ilk kez düzenlenen
?Adıyaman?da Bugün Basın Ödülleri? sahiplerine dağıtıldı. Haber, Köşe Yazısı,
Mizanpaj, İnceleme-Araştırma dallarında yarışmaya girerek dereceye giren
eserleri belirleyen jüri üyeleri, Anadolu Ajansı Adıyaman Muhabiri Fatih
Arslan?ın, ?Felçli Öğrencisini Hayata Tutunduran Öğretmen? haberini Yılın
Haberi olarak seçti. Arslan?a ödülünü Vali Mahmut Demritaş takdim etti. Ödülü
takdim eden Vali Mahmut Demirtaş, Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin 12. Kuruluş
yıldönümünü kutlayarak, yayın çizgisinden dolayı tebrik etti.
Yılın Yazarı Ödülüne ise
?Bir Öğrenciden Öğretmenine Mektup? başlıklı yazısıyla Ali Bozkurt layık
göründü. Ali Bozkurt?a ödülünü Adıyaman Belediye Başkanı Hüsrev Kutlu veridi.
Kutlu ise konuşmasında Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin güvenilirliğine dikkat
çekerek, ?Bazı hakimler vardır verdiği her karara saygı duyulur. Adıyaman?da
bugün Gazetesi de öyledir, yaptığı her haber bizim için önemli ve dikkate
alınmaya değerdir? dedi.
Yılın Mizanpaj Ödülü ise
Kahta?da yayım hayatını sürdüren Kahta Diyalog Gazetesi?ne ve gazetenin
tasarımını yapan Hüseyin Türkoğlu?na verildi. Türoğlu2nun ödülünü CHP Adıyaman
İl Başkanı Av. Bilal Doğan verdi.
Yılın İnceleme-Araştırma
Ödülü ise Spor Yazarı Nuri Sever?e verildi. Sever?in ödülünü İl Gıda, Tarım ve
Hayvancılık müdürü Adil Alan takdim etti.
Anadolu Ajansı Muhabiri
Fatih Arslan tarafından yapılan ve yılın haberi ödülüne layık görünen ?Felçli
Öğrencisini Hayata Tutunduran Öğretmen? haberinin kahramanlarından Mehmet Uğur
Ayhan isimli öğretmen ise Jüri Özel Ödülüne layık göründü. Fedakar öğretmenin
ödülünü Adıyaman?da bugün Gazetesi Jüri Başkanı Gazeteci-Yazar Mahmut Tekin
verdi.
Son olarak Adıyaman?da
Bugün Özel Ödülü ise ilin ve bölgenin tek Karikatüristi olan Adıyaman?da Bugün
Gazetesi çizerleri Ahmet Akil Yağınlı?ya verildi. Yağınlı?ya ödülünü
Adıyaman?da Bugün Gazetesi ortaklarından Dr. Abuzer Demir takdim etti. Abuzer
Demir daha sonra il dışından gelen misafirlerine de çeşitli hediyeler takdim
etti.
Ödül töreninden sonra programa katılan davetliler ve Adıyaman?da Bugün Gazetesi toplu halde hatıra fotoğrafı çektirdi.
İlk Yorumu Yap