Adıyaman´da Bugün Gazetesi 10 Yaşında!

Adıyaman´da Bugün Gazetesi 10 Yaşında!


HABER: M. ALİ ASLANCIRIT&ÖMER KARAKUŞ

Adıyaman ilk vasıflı gazetesi olan Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin 10. kuruluş yıldönümü etkinlikleri her kesimi bir araya getirdi. Politikacı-Yazar Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu?nun katılımıyla gerçekleştirilen panele; sağcısından solcusuna, Alevi?sinden Sünni?sine, Hıristiyan cemaatinden Diyanet teşkilatına kadar her kesimden isimler katılarak, hoşgörü kenti Adıyaman?ın gerçek mozaiğinin ve Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin herkese olan eşitliğinin bir kanıtı oldu.

1 Aralık 2003 yılında kurularak Adıyaman?ın ilk vasıflı gazetesi olma özelliğini eline alan ve bu tarihin Adıyaman basını için milat olarak kabul edilmesine vesile olan Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin 10. kuruluş yıldönümü etkinlikleri ilin her kesiminden büyük ilgi gördü.

İlkeli tarafsız ve özgür habercilikten ödün vermeyen, halkın sorunlarını gündeme getirmeyi bir görev bilen gazetemizin 10. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde düzenlediğimiz ?Muhafazakârlık, Müslümanlık ve Medyanın dili? konulu panelimize konuşmacı olarak katılan Politikacı-Yazar Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu?nu yüzlerce Adıyamanlı dinledi. Adıyaman Belediyesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen panele; Vali Mahmut Demirtaş, Belediye Başkanı M. Necip Büyükaslan, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Kenan Doğan, CHP eski milletvekili Şevket Köse, Adıyaman eski Belediye Başkanı Abdulkadir Kırmızı, Çelikhan Belediye Başkanı Mehmet Bora, İl Müftüsü M. Ali Öztürkçü, Mor Petrus, Mor Pavlus Kilisesi Metropoliti Grigoriyos Melki Ürek, eski HAS Parti İl Başkanı Mustafa Aklayış, TPAO Bölge Müdürü Halil Murat Demir, Adıyaman Faal Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İbrahim Aslan, GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynal Kıymaz, ARTEK-BİR Başkanı Rağıp Ersoy, Adıyaman Valiliği İl Basın Müdürü Mehmet Çelik, TFFHD Adıyaman Şube Başkanı M. Akif Beyaz, Alevi dernekleri temsilcileri ve Alevi dedeleri, bazı siyasi parti temsilcileri, çeşitli sendikaların temsilcileri, STK temsilcileri, gençlik dernekleri temsilcileri, kadın dernekleri temsilcileri, spor kulüpleri temsilcileri, gazeteciler, yazarlarımız, okuyucularımız ve çok sayıda vatandaş katıldı.

 

Gazetemiz yazarlarından Serkan Bayam?ın sunuculuğunu yaptığı etkinlik, gazetemiz ortaklarından ve yazarlarından Dr. Abuzer Demir?in kısa bir açılış konuşması ile başladı.

?Adıyaman?da Bugün Gazetesi büyük bir aile?

Panelin açılış konuşmasını yapan Adıyaman?da Bugün Gazetesi kurucu ortaklarından ve yazarlarından Dr. Abuzer Demir, gazetenin kuruluşu ve gelişimi hakkında bilgi vererek ?Bizler buraya uzun ve meşakkatli bir yolu kat ederek geldik. Bundan sonra da zor ve meşakkatli bir yol bizi bekliyor. Adıyaman?da Bugün Gazetesi olarak büyük bir aileyiz. Gazetemizin kuruluşundan bugüne hiçbir arkadaşımla kopmadım. Gazetemizde çalışanlar veya emek verenler bizden ayrılsalar dahi sürekli görüşmekteyiz. Bu bizim samimiyetimizden geliyor. Bu gücü de bu samimiyetten alıyoruz? dedi.

Kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde panelist olarak davet edilen Mehmet Bekaroğlu?na teşekkür de eden Demir, ?Türkiye?de çok önemli bilim adamları var. Bizde her yıl kuruluş yıldönümü etkinliklerimiz çerçevesinde farklı isimleri okuyucularımızla buluşturuyoruz. Bugün de bu vesile ile ülkemizin gerek siyasi gerekse bilim anlamında önemli isimlerinden bir tanesi olan Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu?nu ilimize getirdik. Kendisine davetimizi kabul etmesinden dolayı teşekkür ediyorum? dedi.

Dr. Abuzer Demir?in konuşmasının ardından salonda bulunan davetlilere, gazetenin hazırlanışından, okuyucularına sunumuna kadar geçirilen evrelerin anlatıldığı, okuyucu ve eski genel yayın yönetmenlerinin değerlendirmelerinin yer aldığı kısa bir film sunumu yapıldı.

?Yerel medya güçsüzün sesinin duyurulması için bir imkandır?

Açılış konuşması ve kısa film sunumunun ardından, Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen ?Muhafazakârlık, Müslümanlık ve Medyanın Dili? konulu panelin konuşmacısı olarak İstanbul?da gelen politikacı-yazar Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu kürsüye davet edildi. Siyaset ile muhafazakârlık, Müslümanlık ve medyayı bir arada sentezleyerek dinleyicilere hitap eden Prof. Dr. Bekaroğlu, dinleyicileri se4lamlaarak başladığı konuşmasında, ?Ulusal basının, paranın ve gücün merkezinde toplandığı bir dönemde zayıf ve güçsüzlerin sesini duyurması oldukça zordur. Bu dönemde zayıfın ve güçsüzün sesinin duyurulması için yerel medya bu anlamda bir imkandır. Demokrasi için, insanların sözlerini istedikleri hedefler ulaştırabilmek için, yerel gazete ve televizyon çok önemlidir. Bu sebepten dolayı 10 yıldır yürüyen Adıyaman?da Bugün Gazetesi?ni tekrardan tebrik ediyorum. Adem Aleyhisselam?ın çocukları olan Habil ile Kabil modeli o günden bugüne devam ediyor. Ve kıyamete kadar devam edecek. Habil ve Kabil modelinde insanlardan bir gurubu hakkına, hukukuna payına düşene razı olmuyor. Diğer insanların hakkına hukukuna el uzatıyor. Kabil?in kardeşi Habil?in hakkını almak istediği gibi o da başkalarının haklarını almak istiyor. O günden bugüne bu hikaye her gün, her toplumda, medeniyet havzasında ve her dönem tekrar edip duruyor. İnsanlar arasında bir grup hakkına razı olmuyor ve başkalarının hakkını da gasp ediyor. Türlü türlü yollar, araçlar buluyor. Bu araçların en kıymetlisi ve etkilisi de günümüzde devlettir. Devleti ele geçirenler çok rahat bir şekilde devletin gücünü kullanarak, başkasının hakkına, hukukuna el uzatabiliyorlar. Devlet adaleti ayağa kaldırmak için zayıf olanların hakkını, hukukunu korumak zorunda olan bir araçtır. Devleti iki şekilde görülüyor. Bunlardan birincisi başkalarının hakkının, hukukunun önüne geçme aracı olarak gözükmesi. Bugün Türkiye?de ve dünyanın birçok yerinde, tarihin birçok zamanında devlet böyle bir araç olarak görülmüştür. İnsanlar siyaset yoluyla devleti tahakküm aracı olarak görürler. Diğerlerinin biraz daha önüne geçmek için devlete uzanırlar. Sokaktan herhangi bir insanı, diğer insanların önüne geçirmek için yaptıklarını hepimiz görüyoruz. Genel olarak bu işleyiş dün olduğu gibi bugünde böyledir? diyerek günümüzde devletin yaptığı yanlışlıklara dikkat çekti.

?Devlet herkesi eşitlemek için vardır?

?Aslında devlet böyle olmamalı. Devlet zayıf olanı öne geçirip, güçlü olanla eşitlemek için var olmalıdır. Devlet herkesi eşitlemek için vardır. Devletin eşitsizlik yaratmak değil, eşitliği temin etmek için var olması gerekir. Ama işleyiş genel olarak böyle işlemez? diyerek olması gerekenler hakkında da görüşlerini bildiren Bekaroğlu, Türkiye?nin muhafazakârlaşma ve muhafazakâr medyanın dili konusuna da değinerek, ?Batıda aydınlanma, Rönesans?la başladı ve elde edilen araçlar vasıtasıyla bütün dünyaya yayılan bir dünya görüşü, yaşama biçimi, siyaset yapma işini ve en önemlisi de bir model uygarlığı olarak lanse edildi. Model uygarlıklarla ilgili olarak çok şeyler söylenebilir. ?Dünyada sınırlı kaynaklar var?, ?insanların sonsuz ihtiyaçları var? sözüyle söylenen model uygarlık biçimi, demokrasi, kapital ekonomi ile ilgili olarak söylenen kelimelerdir. Aslında bu büyük bir yalandır. Diğerlerinin hakkına razı olmayıp diğerlerinin hakkına hukukuna, Kabil?in soyunun uydurmuş olduğu bir sözdür. Aslında dünyada kaynaklar sınırlı değildir. Hiçbir insanın ihtiyacı da sonsuz değildir. İnsanların ihtiyaçları değil, insanın hırsı sonsuzdur. Kapitalizm de; insan hırsını, ekonomik, toplumsal, küreselleşmeye dönüşmesidir. Kapitalizm, insan hırsına cevap vermek için çalışır ve sürekli bir şekilde büyüyerek, dünyaya saldırmak davranışları sergilemektedir. Böyle olduğu için dünyanın kaynakları bir yerde tıkanmıştır. Esasen insanın ihtiyaçlarına uygun bir yapı yapılsaydı, genelsel dönemlerde olduğu gibi dünya kaynakları yeniden hiçbir zaman sınırlı olmaz ve tükenemezdi. Dünya kaynakları derken, tarımdan, güneşten tutun da her şeyi kastediyoruz. İnsan hırsı o kadar çok istiyor ki, daha fazla istediği için dünyanın kaynakları için daha çok saldırılıyor. Kapital ekonomi büyümek mecburiyetindedir. Bundan daha fazla üretmek ve bunları tüketmek zorundadır. Bu ekonomik ve siyasal sistem bütünüyle tıkanmıştır. 10 veya 20 yılda dünyada yaşanan ekonomik krizler değil. İspanya?da, Yunanistan?da ve 2009 yılında ABD?de yaşanan ekonomik krizler değil, 3-4 yıldan bu yana yaşanan ekonomik krizlerde Avrupa ekonomilerinin 2 trilyon dolar kaybettiği bile göz önüne alındığında artık dünyanın kaynaklarının cevap veremediği görülebilir. Çevre ve su buna ihtiyaç veremiyor. Bu saldırgan ekonomi artık bütün bir yaşamı tehdit eder bir duruma geldi. Dünyanın her tarafında özellikle İslam coğrafyasında müthiş kavgalar ve ölümler var. 1990?larda reel sosyalizm sona ererken, kapitalizm veya model uygarlık ile dünyanın sonuna gelindi. Model uygarlıklarda, kapitalizmin kalmadığı görüldü. Son rakibi komünizm yenildi. ?Demokrasi, insan hakları, refah yaygınlaşacak. Dolaysıyla artık yapılacak bir şey yok? demişken, ekonomik krizler beraberinde geldi. 10 yıl sonra, ?2000?li yıllarda dünya da yeniden karamsarlık rüzgarları esmeye başladı. Kapitalizm ve piyasacı hareket tekrardan kendini toparlayıp, yoluna devam edecek. Yaratmış olduğu sorunları da kendisi çözecek? diye bir iyimserlik havası esmişken, bütün bunların hayal olduğu görüldü. Meşhur Avrupa?nın ve AB?nin demokrasinin, insan hakları ihlali çözümlerinin ve özgürlüklerinin şimdi risalesi bile okunmuyor. Avrupa ırkçılığına, düşmanlığına geri dönüldü. Avrupa bütün özgürlükleri bir tarafa bıraktı. Demokrasi problemi insanları ciddi bir şekilde rahatız etmeye başladı. İnsanlar kendi iyiliklerini bile hükmetmekten çıkarmaya başladılar. Öyle bir medya ve teknoloji dünyası mevcut ki, temsili demokrasi dediğimiz problem ciddi şekilde ortaya çıkmaya başladı. Geri de her zaman olduğundan daha fazla güçlülerin olduğu ortaya çıkmaya başladığı görüldü. Kapitalizm ekonomik olarak tıkandığı için tarihin değişik dönmelerinde tekrar tekrar problemlerine geri dönülmeye başlandı. ?Nasıl daha fazla alabilirim? Nasıl daha çok şeyi ticaretleştirebilirim? mantığıyla önce sosyal devlete saldırıldı. Fakir-fukaraya saldırmaya başladılar. O zamanlarda insanların aklına gelmeyen bir takım hizmetleri özelleştirerek satmaya başladılar. Allahın mübarek suyu satılmaya başlanıldı. Düşünün garibanların parası olmayınca o suyu kullanamayacaklar. Adıyaman Belediyesi?ni bilmiyorum ama ülkemizin birçok ilinde kontörlü su sayaçlarıyla su veriliyor. Yani kontörü olmayanlar su kullanamıyor. Böylelikle kapitalizm tüm dünyaya yayılmaya başlandı? diyerek sistemdeki yanlışlıkları sıraladı.

Kapitalizm, muhafazakârlık sisteminin adıdır?

?Muhafazakâr geleneklerine bağlı bir dünya görüşünün adıdır Kapitalizm!? diyerek konuşmasını sürdüren Bekaroğlu, ?Bütün dünyaya saldırmaya başlanıldı. Kamu hizmetleri özelleştirmeye başlandı. Irkçı partiler batıda bilinci parti konumuna geldiler. Bu tıkanan sistemin sorunlarını aşmak için başvurdukları yöntemlerden bir tanesi de bugüne kadar kullanılamamış olunanları kullanarak istemeleridir. Bunun için sisteme entegre olmayan, insan kaynaklarıyla, sisteme bütünüyle entegre olmayan ülkeleri entegre etme projesidir. 1970?lerde gündeme gelen sistem şimdi de gündeme gelmiştir. Araştırma kurullarında, üniversite kürsülerinde tartışılan durum ilk defa BOP dediğimiz Büyük Ortadoğu Projesi ile İslam coğrafyasında uygulanmaya başlandı. Çünkü İslam coğrafyası sadece sisteme kafa tutan, bir şekilde meydan okuyan bir potansiyele sahip bir bölgeydi. Sitemin bankacılığı oralarda uygulanmıyor. Dolaysıyla buraların ekonomilerine el atarak, bankacılık alt yapısına el atarak, bu bölgelerde bulunan büyük zenginliklere, enerji kaynaklarına, doğalgaz ve petrol kaynaklarına yani nice zenginliklere ulaşmaktı amaç. Bu bölge ve bu coğrafya için ABD eski başkanı Bush, 11 Eylül?de ?Bu olay bizim yaşam tarzımıza saldırıdır? demişti. ?Batı uygarlığının yeni düşmanı İslam?dır? diyorlardı. Ve 1990?lı yıların başında İslam, batı uygarlığının, dünya sisteminin potansiyel düşmanı olarak ilan ediyordu. Irak?ta, Suriye?de, Lübnan?da ve Filistin?de dünya sistemine kafa tutan şeyler vardı. İslam düşüncesi etrafında büyük bir duraklama döneminden sonra çok güzel şeyler yaşanmaya başlandı. 1970 yıllardan bu yana, 2000?li yıllara kadar bütün sosyal ve siyaset bilimlerin, ekonominin yapmış oldukları araştırmaların çoğunluğu İslam coğrafyası ve İslam üzerine yoğunlaşıyordu. 11 Eylül denilen saldırı da batının bu paranoyasını, Bush?un ifadesiyle yaşam tarzının düşmanı olarak kendi haklarına propaganda ettiler. Buna da genişletilmiş BOP dediler. İslam coğrafyasını, tehlike olmaktan çıkarmak, tıkanmış olan kapitalizmin, liberal demokrasinin veya şiddetler imparatorluğunun önünü açmak için bu projenin hayata geçmesi gerekiyordu. BOP dediğimiz budur. BOP?un konuşulduğu yıllar 1990?lı yıllardı. 2003-2004 yıllarında Recep Tayyip Erdoğan, daha başbakan olmadan, henüz bir partinin genel başkanıyken ABD?yi ziyaret ettiği gün çok önemli bir gündür. Dünya tarihinde henüz bir genel başkan, başbakan olmadan görülmemiş bir protokolle ABD?de konuk edilmemiştir. Bu görülmüş bir şey değil. İşte o günlerde BOP ilan edilmişti. 1990?lı yılların sonlarına doğru Ortadoğu?ya baktığımız zaman, batının 90?lı yılların başında ortaya koyduğu potansiyel tehlikeler halen mevcuttu. Ortadoğu?nun bütün ülkeleri diktatörler tarafından idare ediliyordu. Ve bu diktatörlerin tamamı İran ve çevresindekiler batı yanlısı diktatörlerdi. Lübnan?da, Cezayir ve diğer Ortadoğu ülkelerinde durum böyleydi. Yıllardan beri bu diktatörler kendi halklarını, zenginliklerini yağmalıyorlardı, paylaşıyorlardı ve el koyuyorlardı. Halkın ensesinde, bozasında boza pişiyorlardı. Çok büyük baskılar uyguladılar. Bunlara muhalefet eden kesimlerde İslami hareketler ve partilerdi. Nedense Suudi Arabistan?a, Katar?a, Ürdün?e bahar gelmiyor. İnşallah daha sonra gelecek. 2006 yılında Filistin?de bir seçim yapıldı. Filistin?deki seçimi Hamas kazandı. Ancak ABD, İngiltere ve bütün çete Filistin?deki Hamas?ın seçimlerini kabul etmedi. Mamut Abbas?ın göreve geçmiş olması lazım. Halen devlet başkanı ancak geçtiğimiz günlerde ülkesi, üye olmayan gözlemci statüsünde BM?ye alındı. Demokrasi falan istedikleri yok. ?İslam diyor ki, zenginlik, mal, mülk devletin elinde olmasın? bu da kapitalizmin yasaklamasıdır. Kuran?ı Kerim diyor ki, ?İslam coğrafyası Müslüman ülkelerinde faiz haramdır.? Faiz haramsa bu ülkelerin dünya sistemine entegre olması mümkün değil. Faiz olmazsa dünya ekonomisi çöker. Yoksa İslam için kol kesme diye bir şey yok? diyerek Ortadoğu ve batı ülkelerindeki kapitalist rejimden ve bu rejimin getirdiklerin bahsetti.

?Reel politika = bugünkü muhafazakârlık!?

28 Şubat sürecinde yaşananlara da değinen Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, ?Rahmetli Necmettin Erbakan?ın kedine özgü yöntemleri vardı. Hiçbir şekilde şiddeti araç olarak kullanmadı. Son zamanlarında patimizi kapattıklarında, ?olur böyle şeyler, hadi evinize? demişti. Hocanın tek ideali, başta İslam ülkeleri olmak üzere, mazlum ve mağdur bütün ülkelerin birleşmesi ve sonra da devleti yutanlara karşı çıkmalarıydı. Onun için faiz haramdı. Kapitalizmi yasaklıyordu. Bunların iktidara gelmesi batı için büyük bir yıkımdır. Çünkü asıl meydan okuma buydu. Yaşanan tıkanıktan dolayı batılılar oy kullanmıyordu. ABD?de oy kullanan oranı yüzde 50?nin altınadır. Daha iyi bir hayat yaşayacaklarına inanmadıkları için oy kullanmıyorlar. Ciddi bir ekonomik krizle karşı kaşıyalar. Buyurun değişmesi gerekiyordu. 28 Şubat?ta buydu. 28 Şubat bu işin durdurulmasıydı. 28 Şubat?ta muhafazakâr, mütedeyyin kesimlerin önünü kesmekti. O dönem bakkalından esnafına tüm kesimler nefes alamaz noktaya geldi. Bütün kazanımlarımızı kaybediyor, ayakta duramıyorduk. 2001 yılında, bugünkü AK Parti?yi kuran Erdoğan ve arkadaşları bir toplantı yaparak, Fazilet Partisi?ni kapatmak üzere Ankara?da bir araya geliyorlardı. Bu toplantıda, tıkandık. Erbakan hocanın yöntemleriyle, bu sert düşünceleriyle ?Adil düzen bir yere gitmez. Reel politika yapacağız? deniliyordu. Reel politika eşittir bugünkü muhafazakârlıktır. ?İktidarda olacağız ki, Bosna?da kardeşlerimize yardım edelim, üniversite kapılarından içeriye sokulmayan başörtülü çocuklarımızın sorunlarını çözelim? diyorlardı. Bu şekilde yapmayacağız. Başbakan Erdoğan?ın, ?Türkiye uluslararası yatırımcılar için çok önemli bir limandır. Türkiye?ye yatırım yapanların teminatıyız. Yatırım yapan kaybetmez. Yatırım yapan cıva gibidir. Doğruluğunu bildiğimiz adımları atmakta çekinmeyeceğiz. Paranın, sermeyenin, emeğin dini, ırkı ve vatanı olmaz? demişti. Reel politik denilen şey budur. Başbakan Erdoğan, ?Biz referansları bir tarafa koyuyoruz. Para belirli ellerde toplanan güç olabilir. Faizle ilgili pek problemimiz yok. Hatta Türkiye faiz cennetidir. En iyi faizi biz vereceğiz. Dindarlığı da kimseye bırakmayacağız. En büyük camileri biz yapacağız. Kürtajı yasaklayacağız. Sembolik değerlere de sımsıkı bağlı olacağız? anlamını taşıyor. Bu yorumu yaparken iftira etmiyorum. Çünkü uluslararası sermayeye göre bu paranın gelemsi gerekiyor. Türkiye?ye gelen para faizi için geliyor. Nitekim böyle yaparak iktidarda kaldılar? diye konuştu.

?Muhafazakârlık, ikiyüzlülüktür!?

Şu an da Türkiye?de yaşanan muhafazakârlığın tam bir iki yüzlülük olduğunu da iddia eden Bekaroğlu, ?Bana göre muhafazakârlık tam bir ikiyüzlülüktür. Şuanda Türkiye?de yaşanan durum bu? Bunu 10 yıldır uygulayan AK Parti?nin yönettiği Türkiye, Obama tarafından model ortaklık ilan edilen ülkeler arasına girdi. Stratejik ortaklıktan model ortaklığa terfi ettik. İsrail?in varlığının korunması ikimiz için iyidir. Dolaysıyla bundan dolayı ortaklık yaptık anlamını taşmaktadır. Model ortaklık budur. Bu ülkede 700 TL?ye asgari ücret olur mu? Hatta 700 TL bile vermiyorlar. Sizler nasıl insanlarsınız! 700 TL?ye 4 tane çocukla bir aile nasıl geçinebilir? Bu sözlerime karşı ne diyorsun: ?piyasa böyle.? Bu politikaları ülkemize getiren Kemal Derviş?in Anadolu?da ve Adıyaman?da tütünün, Yozgat?ta tarımın, hayvancılığın ne durumda olduğunu, Anadolu?daki insanların geçimini sağlayamadıkları için İstanbul gibi şehirlere göç ettiklerini biliyor mu? Bu nasıl bir Müslümanlık ki, ?ücreti piyasaya göre belirleyin? diyen insanlar var bu ülkede. Öyleyse insanları az çalıştıralım. Hani siz Müslüman?dınız? ?Komşusu açken, tok yatan bizden değildir? diye peygamber efendimiz (SAV)?in ümmetiydik. Bu ayetler iptal mi edildi? Biz bilmiyoruz da bu ayetlere bir şey mi oldu? Dünya kadar şeyh, üniversite profesörü, mollalar neredeler? Birisinin çıkıp da Başbakan Tayyip Erdoğan?la ilgili bir şey söylediklerini duydunuz mu? Önlem alınmadığı için Tuzlada her gün yangın çıkıyor. Tersanede patlamalar sonucu insanlar ölüyorlar, yanıyorlar. İnsan hakları savunucusu olarak bu olaya müdahale edilmişti. 120 Dolar?a alınması gereken gaz uyarı cihazı alınmadığı için patlama yaşanmış ve 4 tane genç insan yanarak ölmüştü. Bir tane mollanın bu konu hakkında bir tane kelime söylediğini duymadım. Esenyurt?ta çadırda yangın çıktığı için 11 insan yanarak can verdi. Geçen günlerde Samsun?da bir firma 10 milyon TL?ye iş alıyor, daha sonra da 3 farklı firmaya işi 3 milyon TL?ye veriliyor. Ülkemizdeki muhafazakârlık işte bu! İnsanların ölmemesi için ne yapılması gerekiyorsa onları yapın, çocukları yetim bırakmayın. Devlet bizim cebimizdeki parayı birilerine veriyor. Bu olaylar ülkemizde yaşanırken, din adamları bu olaylarla ilgili hiçbir şekilde yorum yapmıyor. Böyle bir Müslümanlık yok. Başbakan Erdoğan ve Numan Kurtulmuş, ?Bu işi iman ve itikat meselesine dönüştürdünüz? demişlerdi. Geçmişte YÖK?ü değiştireceklerini söylemişlerdi. Fakat eski YÖK başkalarına şiddetle karşıydılar. Kendi istedikleri kişileri YÖK?e atadıktan sonra artık bu kurumla ilgili de bir sorunları kalmadı. Yani; muhafazakârlık adaleti de öteler. Ancak Müslümanlık ne olursa olsun adaleti öteleyemez. Kötünün kötü olduğunu söyleme geleneği kalktı. Müslümanlık budur. Muhafazakârlık ise adaleti dengelemek için ötelemek ve ertelemektir. Her dönemin iktidarları medyayı kullanmışlardır. Cahiliye döneminde Mekke, Medine ve Tahif?in ulularının ileri gelenlerinin o zaman şair denilen insanları vardı. Destekledikleri kişilerin arkasından dolaşırlardı. Günümüz medyası da bu işleviyle yoluna devam etmekte. Bugün bu kişiler medyanın başındalar. Sabahtan akşama kadar Suriye?ye demokrasi götürüldüğünü söylüyorlar. İktidar medya aracılığıyla uygulanıyor. Merkezde toplanan güç burada uygulanıyor. Adalet bizimkilere yapılan haksızlığı düzeltmek değildir. Adalet haksızlığın yapılmamasıdır. Bizim muhafazakâr arkadaşlarımızla anlaşamadığımız, merkezde yuhalanmış merkezci, vesayetçi bir grup gerçekten haklarımızı gasp etmiş. Milletin ensesinde boza pişirmişler. Fırsat bulsalar yeniden bir şeyler yaparlar. Onların darbe yaparken yargılanmaları hepsi doğrudur. Ancak adalet sadece bizim için gasp edilen haklarını vermek için değildir. Herktesin gasp edilen hakkını iade etmek ve gasp etmemektir. Gasp etmemek hakimler ve savcılar sınavına giren herkesi almaktır. Muhafazakârlık budur ve bunu yaşatan medyadır. Laikçiler şeriat gelecek kol kesilecek diyerek endişe ediyorlar ya, mesele bu değil. Mesele para için tedbir almayarak insanların ölümüne sebebiyet vermektir. Bunlarla ilgili kol kesilebiliniyor mu? Batının rahatsız olduğu, onun için ılımlı muhafazakârlık budur. Laiklik ve laikçilik bana göre farklı kategorilerdir. Böyle bir kategori mevcut. Laikçilik üzerinden iktidarı elde etmek istiyorlar. Sürekli olarak insanları hırsızdan kolunu kesecek, gibi 28 Şubat?ın temel gerekçileri tarzında insanları tehdit eden bir ekip var. Bu kişileri çok iyi biliyoruz. İslam başka bir şey bu tarafı görmek gerekiyor. Devletin hiçbir kutsal özelliği yoktur. Devletin amacı insanlar arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmaktır. Siyaset bütün insanların güvenliğini, refahını geçim derdinden başkasına avuç açmayı gerektirir, bütün insanları özgür kılar. Peygamber efendimiz (SAV) Medine?de müşriklere bunları söyleyince, ?sözleşme yapalım? diyorlar. Medine?de bu sözleşme kabul ediliyor? dedi.

?AK Parti?ye geçen HAS Partililer, milleti aldattı?

Bekaroğlu sözlerinin sonlarında sorulan soruları cevaplandırarak, HAS Parti?nin AK Partiyle birleşmesine neden karşı çıktığı konusuna da açıklık getirdi, ?Herksin ekonomik refahını sağlanmak, inancını özgür bir şekilde yaşayabilmesi için bu saydıklarımızın tersini yapan bir devlete ihtiyacı var. Kardeşliğin ve hukukun olması gerekiyor en başta. HAS Partililerin AK Parti?ye geçmesi konusunda da maalesef hiç kimsenin kalbinin içini okuyamadığımız için şahsım adına hata yaptığımı düşünüyorum. Siz bir ilkeniz var ve siz bu ilkelerinizden vazgeçiyorsunuz. Bunun savunucusu ben miyim? Bu durumun savunucusu onlardır. HAS Parti?nin AK Parti?ye geçme olayı gündeme geldiğinde bunu protesto ettik. ?Peki, madem AK Parti?ye geçecektiniz, neden insanları aldattınız? diye sorduk. Bu durumda benden değil, AK Parti?ye geçenlerden hesap sorulmalı.?

?Devlet diye bir şey olmadığı gibi kutsallığı da yoktur? diyerek sorulan sorulara cevabını sürdüren Bekaroğlu, sorulan sorulara şöyle cevap verdi: ?Problem devlet içerisinde. Diyanet İşleri Başkanlığı devletin kendisi olduğu gibi kendi kafasında oluşturduğu bir kurumdur. Camii ve cem evinin kurulmasını hak karar vermelidir. Hayatım boyunca hiç aktif siyaseti bırakmadım. Devamda ediyorum. Türk İslam sentezi eski hikaye. İnsanlar Kürt?tür, Türk?tür, Laz?dır, Çerkez?dir ve aynı zamanda Müslüman?dır. Türkiye vesayet sisteminin uygulamış olduğu bir düşüncedir. Bir başkan bırakın yargıya müdahaleyi belirli konularda düşüncesini açıklamaz. Bir ülkenin başbakan televizyon dizilerini eleştirerek, konuşarak yargıyı göreve davet etmesi yanlıştır. Değil yüzde 50, yüzde 80 ay olmuş olsalar dahi yargıya müdahale edemezsiniz. KCK tutuklanması siyasi tutuklamalardır. Bu tutuklamalar işin çözümünü zorlaştırıyor. Düşüncenin ifade edilmesi hiçbir şekilde soruşturmaya tabi tutulamaz. Düşünce ve ifade özgürlüğü hakarette, ırkçılıkta, ayrımcılıkta sınırlanabilinir. Şiddetle düşünce değildir. Türkiye?de kürler haklarını gasp edildiği zaman aramak amacıyla 3 yıldır şiddet kullanıyor. Türkiye, Kürtlerin kurmuş olduğu örgüt olan PKK ile devletin güvenlik güçleri 30 yıldır savaşıyor. 50 bine yakın insan kaybedildi. 500 ile 600 milyar Dolarlık kayıptan kaydediliyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yapmak istiyorsa onu yapmalı. Birliği ne bütünlüğü korumak istiyorsa Kürdü ve PKK?lıyı öldürerek bu işi bitiremez. Eğer PKK?nın niyeti eşit yurttaşlıksa gibi şeylerse şiddet kullanarak bir yere ulaşılamaz. İki tarafta silahları bırakarak, sağlamalı. Türkiye?nin bütünlüğü PKK?lı öldürülerek sağlanamaz. PKK?lıları öldürmeye devam ettiğiniz müddetçe ülkeye giderek bölünmeye yaklaşır. Aslında bir Türkiye meselesi var. Eşit yurttaşlık yok. Türkleri üstün göstermekte ırkçılıktır.30 yıldır dağda olan örgütün elinde silah var. Silahı bıraktırmak onlarla konuşmakla olur. Ben Türkiye?nin bun hazır olduğunu düşünüyorum. En ağır olan Oslo görüşmeleri deşifre dildi. CHP ve MHP bu olayı seçim propagandası yaptı. Halk AK Parti?ye giderek oy verdi. Halk artık işin çözülmesini istiyor. Başbakan Erdoğan, Uludere için özür dilemeden inandırıcı olamaz. KCK tutuklamaları devam ederse bu sorunu çözemezsiniz. Bir ara Başbakan Erdoğan?ın bu konularda adım atacağını düşünüyordum. Uludere olayından sonra Başbakan Erdoğan?ın Kürt sorunu çözeceğine dair bir şey göremiyorum. Hükümet yeni anayasa çıkaramayacak öyle bir şey yok. TBMM anayasanın 175?inci maddesini değiştirecek. Kurucu meclis sıfırdan bir anaysa yapacak. Başka türlü bu iş çözülmez. Milli Görüş konusunda geçmişte söylediklerinin aynısını bugünde söylüyorum. Milli Görüş kimsenin babasının malı değildir. Erbakan ailesinin, Mustafa Kamalak?ın, Tayyip Erdoğan?ın, Numan Kurtulmuş?un malı değildir. Bu Milli Görüş ise gömlek üzerimde duruyor.?

Soru-cevaplardan sonra sona eren panelin konuşmacısı olan Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu?na gazete yönetimi ve protokol çeşitli hediyeler takdim ettiler. Gazetemiz ortaklarından Dr. Abuzer Demir, panelistimiz Mehmet Bekaroğlu?na çiçek takdim ederken, Vali Mahmut Demirtaş, Adıyaman halısı, Belediye Başkanı M. Necip Büyükaslan ise Nemrut figürü hediye etti.

Bekaroğlu?ndan, Başkan Büyükaslan?a ziyaret

Düzenlenen panelin ardından kendisini dinlemeye gelenlerle fotoğraf çektiren Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, panelden sonra beraberindeki heyet ile birlikte Belediye Başkanı M. Necip Büyükaslan?ı makamında ziyaret etti.

Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ziyarette yaptığı konuşmada, ?Adıyaman?a, 10 yıllık bir tecrübesi olan Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin yılda bir yapmış olduğu konferansa davetli olarak geldim. Bu benim için bir şereftir. Güzel bir günde Adıyaman?da Bugün okuyucularıyla buluştuk. Adıyaman?da Bugün muhalif bir ses. Demokrasilerde yerel basının merkezi güçler tarafından kontrol edilmesi çok zordur. Demokrasinin yaşatılmasında yerel basın oldukça önemlidir. Bu konuda yerel basını desteklemek gerekiyor. Küçük ve çok ortaklı gazeteler oldukça önemli, bunların üzerinde durmak gerekiyor. Adıyamanlı arkadaşlarımız, sürekli illerinin geri kalmışlığından yakınıyorlar. ?İyi ki geri kalmış? dedim. Adıyaman?ın merkezi yıkılmamış. Milli Görüş ve AK Parti belediyeleri şehirleri yağmaladılar. Ancak Adıyaman yağmalanmamış. Bunu gördüm. Adıyaman merkez korunmuş. Belki binaların onarıma ihtiyacı var. Olsun hiç önemli değil. Bundan sonra da Adıyaman?ın korunmasında fayda var? diye konuştu.

Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Belediye Başkanı M. Necip Büyükaslan ise yaptığı konuşmada, ?Adıyaman?da Bugün Gazetesi?nin 10. yıl kutlamaları münasebetiyle Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, konferans vermek üzere ilimize geldi. Kendisinden çok istifade ettik. Çok güzel bir konferans oldu. Adıyaman?da Bugün Gazetesini ilde milat olarak kabul ediyoruz. Gazete ilk çıktığı günden bu yana ilkelerinden taviz vermeden gazetecilik örneği sergiliyor. Bundan dolayı Adıyaman?da Bugün Gazetesini kutlar, Abuzer Demir öncülüğünde tüm yönetim kurulu üyelerini ilkeli yayınlarından dolayı tebrik ediyorum? dedi.

Adıyaman?da Bugün Gazetesi ailesi eğlenceyle yıldönümlerini kutladı

Gazetenin 10. kuruluş yıldönümü kutlamaları akşam düzenlenen yemek ve eğlence programı ile devam etti. Adıyaman?da Bugün Gazetesi yönetim kurulu üyelerinin ev sahipliğini yaptığı geceye, panelist Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu?nun yanı sıra gazete çalışanları, yazarlar ve meslektaşlarımız katıldı. Söylenen şarkılarla coşan konuklar, gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlendi.

İlk Yorumu Yap

Yorum Yap