Kahtalı İsmimi Adıyamanlılar Kurdu

Efendiliğiyle, Duruşuyla,Sanatıyla ve
Özgünlüğüyle Adıyamanlılar dahil herkesin günlünde taht kuran,Müziğe 40 yılını
veren değerli sanatçımız KAHTALI MIÇI vefasızlıktan şikayet ederek: Ben
Adıyaman'ı 40 yıl sırtımda taşıdım ama ADIYAMAN BENİ 40 GÜN TAŞIYAMADIĞINI
söyledi.
Şehirde Bu Hafta Gazetesinin Kahta Mıçı ile
yapmış olduğu röportajı siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz;
İsminiz Mustafa ancak, herkes
sizi Kahtalı Mıçı diye biliyor. Neden Mıçı?
Evet, ismim Mustafa ama biliyorsunuz ki bu
bölgede Mustafaya Mıçı diyorlar. Kahtalı ismimi Adıyamanlılar kurdu. İsmimden
hiç rahatsız olmadım.Yıllar önce ilçelerde lise yokken sevdiğimiz abilerimiz,
büyüklerimiz işte. Bizde onların yanına giderdik, ekmek götürürdük bize harçlık
verirlerdi. Adıyaman şartlarında o zaman bana Kahtalı geldi, Kahtalı geldi
diye söylerlerdi.İsmimiz Kâhtalı Mıçı olarak kaldı.
Peki, müziğe nasıl başladınız? Çocukken
varmıydı böyle bir isteğiniz?
Çocukken müziği çok severdim. Yıldıramadılar
yani beni müzikten. Kahtanın yerli bir ailesinin çocuğuyum ben. Babam
çiftçilik ederdi. Topraklar bizim değildi ama sürerdik, ekerdik öyle
çalışırdık. Babam çok çalışkandı. Durumumuz çok iyi değildi, geçimimizi zor
sağlıyorduk ama babam bizi kimseye muhtaç etmedi.
O dönemden kalan tatlı bir anı, unutamadığınız
bir olay var mı?
Ağaçlara çok çıktım, türkü söyledim. Mesela o
zamanlarda bağlarda hayma yaparlardı. Onların üzerine çıkar türkü söylerdim.
Tam bilmiyordum türküleri işte biraz ondan biraz bundan. Ailem çok kızardı
türkü söylüyorum diye, çok önümü kesmeye çalıştılar ama ben yine de çok
seviyordum ve çektim gittim. Bir süre sonra geri geldim ama Kâhtaya gitmedim
Adıyamanda kaldım. Rahmetli şefik yıldırım abi vardı. gel la Mıçı ben seni
Ankaraya götüreceğim dedi. Öyle devam ettim yani. O zaman kursa falan gitmedik.
Halk eğitimi vardı. Düğün yaparlardı orada söylerdik. Öyle para karşılığı değil
ha elesine. İplik fabrikası vardı, orada etkinlik yaptıkları zaman bizi de
çağırırlardı. Aziz çelik hoca var ya? Röportaj da yapmışsın, bana göre çok iyi
bir müzisyen, çok iyi bir bestekâr. Aziz hocanın müzik anlamında bana çok emeği
olmuştur yani. Aynı zamanda da onun küvresiyim. Onun için çok saygılar
sunuyorum aziz hocama. Yararlı bir insandır. Onunla başladık. Sonra hasan duymaz vardı. Benim asker arkadaşımdır kendisi. O da
şu sıralar hasta Allah şifalar versin Hasan Duymaza. Hasan Duymazda Adıyaman
için bulunmaz bir nimet. Hem müzik olsun, hem arşiv olarak çok iyidir.
İlk plağınızı nerede ne zaman yaptınız?
Ben nevzat abinin yanındaydım, doktor
nevzatın. Askerden 1974ün sonunda geldim. O sene ilk kasetimi yaptım. O büyük
makaralı teypler var ya? Onunla ilk kaydımızı yaptık. Daha sonra beden
terbiyesine girdim, şimdiki adıyla spor il müdürlüğüne. 10 yıl kadar orada
çalıştım. İşte orada çalışırken aziz hoca, hasan duymazla birlikte altyapımızı
yaptık. 80li yılların başında Kürtçe türkü söylemiştim. Ondan dolayı bizi
bayağı hırpaladılar. Sivasa sürdüler. O dönemlerde evlendim. 4 tane çocuğum
var. Onların hepsi İstanbuldalar. İşte müzik yaşantım öyle devam etti.
İlk çıkış parçanız hangisiydi? Genel olarak
İnsanlar sizi hangi şarkıyla tanıdı?
O dönemlerde en çok Mahsuni Şerifin
eserlerini okurdum. Hangi türkü meşhur ise kasette bir iki tane onlardan
okurduk.
Kürtçe kasete gelelim. Türkü okudunuz ve
başınıza birçok olay geldi. Biraz anlatır mısınız?
Kürtçe okudum diye dayak yedim, Sivasa
sürüldüm. 12 Eylül döneminde işkence gördüm. O zaman pirin palas vardı. Ben
orada 1,5 ay kaldım. Ergenekon komutan vardı.(12 eylülde Adıyaman sıkıyönetim
komutanı Necabettin ERGENEKON) Çok dayak yedik. O dönemlerde çok insan gitti,
kayboldu, sakat kaldı. Çok kötü günlerdi.
O dönemde sizde kalan bir iz var mı?
Var tabi olmaz olur mu? Mesela benim bu
kulağımın zarı deliktir (sol kulağını gösteriyor). İşkencede de darbe aldım,
Ergenekon da vurduğunda oldu tam hatırlamıyorum ama böyle bir insan olmaz. Ne
saygı, ne sevgi, Adıyamana çok zulüm çektirdi.Çok terbiyesiz bir insandı sokak
ortasında adam döver saçı sakalı bıyıklarını keserdi. Adıyamanlılara çok yanlış
yaptı. O zamanlarda şarkı yaptığımı hatırlamıyorum ama arkadaşların yaptığı
eserleri okumuşumdur. Mesela biz Kahtalılar edebiyatı çok severiz. İyi şiir
okuruz. 12 eylülden sonra 1 sene 6 ay hapis cezası aldım. 12 ay yatacaktım ama
gözetim süremi de saydırdım. Aziz hocaya söyledim durumu o da gidip komutana
anlatmış. Komutan benim adımı listede aramış aramış bulamamış. Demek ki Allah
muhafaza o zaman gitseydik kesemizden giderdik. Yani kimsenin haberi bile olmaz
dı. Pirin palasta 1,5 ay kalmışsın ama defterde ismin yok! Böyle bir şey var
mı? Daha sonra bu defa Malatyaya sürüldüm yine gözetim cezası. Sürgün yani. O
zaman da bir ay kaldım. Rahmetli Turgut Özal gözetim cezalarını kaldırınca
oradan işi yırttık. Geri Adıyamana geldim. 88di galiba. Evim yandı bu
seferde. Televizyonum patladı. Ters giderse gider ya gardaş. Aynen öyle işte.
Sonra burası bana göre değil dedim ve çektim İstanbula kaset yapmaya gittim.
O zamandan beri hep İstanbulda kaset yaptım. O zamanlar kışın pavyonlar vardı
orada çalışırdım, yazın da lunaparklarda, gazinolarda. Eskiden pavyonda
çalışınca kışın yeniden pavyona gitmek olmazdı yani sanat olarak biterdin.
İstanbula gittik işte dedik: boğulacaksak büyük denizde boğulalım basın
orada, piyasa orada işte halen ordayız.
Geçenlerde bestekar Aziz Çelik ile yaptığımız
röportajda Adıyamanın vefasızlığından şikayetçiydi. Aziz hoca: ben kendimi
dünyaya tanıttım ama Adıyamana tanıtamadım. diye dert yanmıştı.Siz ne
dersiniz bu konuda?
Aslında çok güzel bir şey söylemiş. Şimdi bunu
bütün Adıyamana mal edemeyiz. Mutlaka çok güzel abilerimiz, insanlarımız
vardır. Derler ya: çobana kızarsın, bütün sürüyü dağıtırsın bu öyle bir şey
değil. Kürtçe bir laf vardır sen daha iyi bilirsin, Türkçesi: avluda biten ot,
acı olur diye. Bizim ki de gerçekten böyle. Biz aziz hocayla birlikte
Adıyamana hayatımızı verdik, müzik olarak ta, insan olarak ta. Birilerinin işi
düşse giderdik, halletmeye çalışırdık. Yapardık, çalışır çabalardık. Para karşılığı
değil ha sakın yanlış anlama ben sanatı sanat olarak yaptım. Para için
yapmadım. Tabii ki para herkes için önemli, paraya herkesin ihtiyacı var ama
benim için dostluklar hep ön planda gelir.
Müzik piyasasına "vefasız alem
"derler katılıyor musunuz?
Bana göre 30 yıl öncesi daha iyiydi. Şimdi
sanat müziğine, halk müziğine ilgi yok. Bir insan örfünü, adetini kültürünü
kaybederse olmaz. Biz müziğin hiçbir türüne karşı değiliz. Müzik evrenseldir.
Ama her müzikte bize göre değildir. Mesela halk müziği dalı olsun, sanat müziği
olsun. Eskiden insanlar ağıt söylerdi. Destan türünde. Şimdi bunlar yok mesela,
kimse söylemiyor. Ben çocukken Kahtada selim amca diye biri vardı,(Keftıreli
Mehmet canu selim) çok güzel Dengbej söylerdi. Tüylerim diken diken olurdu dinlerken.
Şimdi nerde böyle adamlar. Benim bildiğim müzikte de sanatta da siyaset olmaz.
Başladığı zamandan beri bir çizgide gitmişlerse sorun yok ama şimdiki
sanatçılara bakıyorum siyaset gruplarına çok takılıyorlar.
Bugünlerde yeni bir çalışmanız var mı? Neler
yapıyorsunuz?
Tabi ki
3.5 ay önce yeni albümüm çıktı.
Fırsat olmadı yoksa size de bir cdmi hediye edecektim ama sonra inşallah. 8
eserlik bir CD. Halk müziği tadında, çok güzel bir şiir var içerisinde. Mesela
sanat müziği eseri var çok eski, bana sanat müziği okuyabiliyor musun diye
soruyorlar ama okuyorum. Çocukken öğrenmişiz. Biz sanat müziği sazlarıyla
büyüdüğümüz için, programlar, kasetler yaptığımız için Adıyamanda türküyü de,
gazeli de sanat müziğini de söylerim. Yani şimdiye kadar pop müziğin dışında
her şeyi söyledim. Benden sonra Adıyaman ağzıyla gazel söyleyen yoktur. Bi
Dellal metin var mesela ben de çok severim dellal metini. Gazel türünü fena
okumuyor ama bizden sonra gelen nesil okumalı, öğrenmeli. Ama okuyamıyorlar
maalesef. Kınamıyorum da yanlış anlaşılmasın ancak gazeli iyi okuyamıyorsan,
bilmiyorsan bırak, okuma. Hakkını ver yani. Hakkını veremediğin zaman da
bükemediğin bileği öpeceksin. Bi dönemde ulusal gazetelerde
yaptığım röportajlarda bana sen İbrahim Tatlısese rakip misin diye
sorarlardı. Dedim yav o ayrı ben ayrı şimdiye
kadar İbrahim Tatlısese rakibim diye hiç söz söylemedim. Öyle şey olur
mu? Bana göre İbrahim gibi bir sanatçı Türkiyeye daha gelmedi. Bazı sanatçı arkadaşlar var isim vermeyeceğim, çok kıskançlar. Birbirlerini çekemiyorlar. Yav
ayıptır çekememezlik nedir yav, bu adam senden iyi okuyorsa ona saygı
duyacaksın. Zaten kimi iyi okuduğuna halk karar veriyor. Bazen ben Adıyamana gelip gidiyorum valla utanıyorum yav.
Birbirlerinden doğru dürüst konuşan bir sanatçı görmedim daha. La oğlum ortada bişey yok, sen git işine bak. Senin türün ayrı
onun ki ayrı. Herkesin ses rengi ayrı yav. Bu çok ayıp bir şey. Ben bu yaşa geldim ama bende böyle bir şey olmadı. Bir insan niye
başkasını kıskanır? Özgüveni olmadığı için. Bazıları diyor ki; abi buraya gelsen reklam olurdu la oğlum benim
bu saatten sonra reklama ihtiyacım yok. Neysem buyumla.
Mustafa abi bir şey daha
soracağım. Müzikte hak eden mi belli bir yere geliyor? Yoksa bu işte de alavere
dalavere var mı?
Var canım olmaz olur mu? Benim sahibim olaydı
göreydin o zaman. Ben buralara dişimden tırnağımdan geldim. İlk dönemlerimde sahibim
olsaydı bana kimsenin gücü yetmezdi. Bu işin içinde ohooooo neler var neler. Firmalar bizim sırtımızdan dünyanın parasını kazandılar. Biz
sonradan öğreniyoruz ki ne paralar kazanmışlar. Mesela Antepli bir firmam vardı
İstanbulda. Zannediyordu ki biz bir şey bilmiyoruz. Ben diyordum ki ona: la
oğlum sen zannediyorsun ki ben bişey bilmom. Aklımız her şeye yetiyor ancak
köprüden geçene kadar bişey diyemiyoruz. Sana hakkımı da helal etmiyorum. Bana
ne vermişsin söyle bakalım. Biletimi kesiyordun, iki üç günde otelde kalıyordum
o kadar. Bir sürü emlak aldın, köşk aldın diye. Onun için bu piyasa da çok
filimler var. Korsancılık zaten bir dönem öldürdü bizim piyasayı. Şimdide
kaseti çıkıyor bakıyorum ikinci gün internette.
Yani sanatçılar artık bu işten geçimini
sağlayamıyor mu?
yani burada devletin zararı var, yapımcının,
sanatçının zararı var, bestecinin zararı var. Yani hepsinin zararı var. Şimdi
kaset yapamıyoruz işte. MESAM var ama sana ait olanı koruyabiliyor.
İletişim çağındayız kaset yapıyorsunuz ama
şarkılar, türküler ikici gün internette! Dolayısıyla internette bulunca gidip
CD almıyor. Emeğiniz var, maddi olarak kaybınız var ne olacak peki böyle?
Evet, emeğe saygı yok. Biz niye
yapıyoruz kaseti? İnsanlar bize sürekli yeni bir şey yok mu? Yeni bir parça yok
mu? Diye soruyorlar. Bende diyemiyorum ki arkadaş bu iş kolay değil. Çok para
lazım, ama bu kaset satılmadığı zaman ne olacak? Bize de yazık günahtır. Ama buna rağmen de biz
yine kaset yapıyoruz. Çünkü insanlara yeni bir şeyler vermemiz lazım çünkü
onlar bizi bir yere getirdi. Bizim o insanlara karşı devamlı boynumuz kıldan
incedir. Bazen televizyon kanallarına çıkıyorsun ama
yeni bir şey olduğunda daha güzel daha eğlenceli oluyor tabi.
Peki, Mustafa abi, bazı duyumları paylaşmak
istiyorum. Siz çevre illerde daha çok mu seviliyorsunuz? Malatya, Antep Urfa
gibi?
Aynen öyle bu sadece benim için değil, bunu
çok sanatçılarda gördüm. Dışarıya gittiğim zaman bana karşı ayrı bir bakış var.
Seviyorlar, saygı duyuyorlar.
Kendi alın terinizle sürekli bir yerlere
gelmeye çalıştınız. Magazinle işini hiç olmadı. Başarının sırrı bu mu?
Aynen,
magazinle gündeme gelmedim. Ben magazin türü sanatçı değilim aslında.
Kasetlerinde ilk şiir okuyan sanatçı benim. Benden sonra birçok kişi şiir
okumayı denedi ama randıman vermedi. Niye? Çünkü her adam şiir okuyamaz. Güzel
şiir yazan kimse güzel okuyacak diye bir şey yok. Diyorlar ya Allah herkese her
şeyi vermez diye aynen işte öyle.
Sanatçı olmaya meraklı gençler de var
ama, biran önce meşhur olayım diyenlerin sayısı çok fazla. Bunlara ne tavsiye edersiniz?
Ben bunu her zaman söylerim. Her şey ses
güzelliği değildir, her şeyden önce bir kere saygılı olacaksın, bencil
olmayacaksın. Bi bakıyorum birisi yanına üç beş kişi almış ney? Ben sanatçıyım.
La oğlum, senin sana güvenin varsa, ben bi yere varacağım diyorsan bir kere çok
iyi çalışman lazım. Şartlar Türkiyede şuan çok iyi. konservatuar var, seste de
müzikte de enstrüman çalma da kendini geliştir. Bizim dönemimizde bunlar yoktu.
Biz tarla da yetiştik. O zaman böyle bir şey yok ti ki gardaşım. Mesela İstanbulda öyle
sanatçılar var ki bizim yörenin insanlar genelde. Bi düğün alıyoruz hemen gidip
biz daha ucuza geliriz diye işimizi bozuyorlar. Bunlar çok ayıp şeyler.
Karşındaki sanatçının ekmeğiyle oynuyorsun. Çünkü birisinin ekmeğiyle oynamak namusuyla oynamaktır. Buna rağmen gençtir diyoruz, yetiştirir kendisini diyoruz ama
nerde
Mustafa abi, sanat hayatınızda çok zor günler
geçirdiniz. Derler ya düşmez kalkmaz bir Allahtır. Bu süreçte çevrenizden, arkadaşlarınızdan,
akrabalarınızdan gerekli desteği gördünüz mü?
Belki tek tük olmuştur ama bu sayı on kişiyi
geçmemiştir. Allah o adamlardan razı olsun, tuttukları altın olsun. İsim
vermiyorum ama onlar kendilerini biliyorlar. Adıyamanda benim hayatım geçti, en güzel
yıllarım geçti ve çok ta severim. 40 seneyi geçti sanırım. Biz Adıyamanı
sırtımızda taşıdık. Aman dedik memleketimize yanlış kelime bile söylenmesin,
yüz kızartıcı bir şey olmasın aman ha aman. Ben hep bunlara önem verdim.
Peki, siz Adıyamanı 40 yıl sırtınızda
taşıdınız,her şeyinizden ödün verdiniz. Adıyaman sizi 40 gün taşıdı mı?
yok! Memleketime laf getirtmedim.Ama
zora girince Adıyaman beni kırk gün taşıyamadı.. Eğer bunda darılan
kırılan varsa gelsin konuşalım.
Müziği bırakmayı düşündünüz mü?
Müziği bırakmayı hiç düşünmedim. Müziği nasıl bırakayım.
Peki, sanat hayatınızda böyle içimizi ısıtacak
bir anınız, hoş bir hatıranız oldu mu? Adıyaman da olsun, İstanbul da olsun.
Bak, mesela şimdi bir adam
geldi bizimle fotoğraf çektirdi. Bu güzel bir şey, Anı işte. Sahnede iken gelip
resim çektirmek isteyenlerin yüzünden defalarca türküyü unutup baştan
başladığım olmuştur.(gülüşmeler)
Evet, röportajımızın sonuna
geldik. Bizim için, gazetemiz için söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? Son
olarak onları alalım.
Emeğinize sağlık. Gazetenize yayın hayatında başarılar
dilerim. Son olarak size şunu söyleyeyim. Aziz hocam da röportajında
bahsetmiş. Şimdi bütün dünyaya gidin beni sorun bilmeyen yoktur. Türkiyenin
bütün kentlerine gidip sorun beni tanımayan yok. Burada belediye şenlikler
yapıyor, ramazan etkinlikleri yapıyor. Adıyamanlı olmayan sanatçı gelsin onunda
ekmek parası kazanması lazım ama Adıyamanlı sanatçıyı da çağırın, sahip çıkın.
Ben illa ben geleyim demiyorum ama Adıyamanlıya sahip çıkmıyorlar. Bundan daha
büyük vefasızlık olur mu? Bunda bile siyaset yapıyorlar. Gidip kendi partisine,
çizgisine yakın adamları çağırıyorlar. Bu çok yanlış. Diğer tarafta da kendi
sanatçılarını rencide ediyorsun. Bu sanatçılar sana yıllarını veriyorlar. Bu
çok yanlış. Ferhat Bey yaz oraya;
Son olarak bize bir şiir söyleseniz?
Tek silahım kalemim, satırlar adresim benim,
Üstüme varıp beni yargılama ben sessiz batık
bir öfkeyim.
Ama zorbalık bana göre değil,
Ben barut kokan namlulara çiçek takmaktan, ben
barıştan,
Ben özgürlükten yanayım
Tamam mı babom bu kadar başka ne diyeyim.
Bizim silahla, milahla işimiz olmaz. Tek silahımız her şeyimiz
sanatımız,kalemimiz.
Teşekkürler, sevgiler saygılar
Bizi kırmayıp röportaj isteğimizi kabul
ettiğiniz için çok teşekkür ediyoruz.Bundan sonraki sanat ve yaşamınızda huzur
ve başarı diliyoruz.Çok sağ olun Mustafa bey.
RÖPORTAJ:
R.FERHAT VURAL
FOTOĞRAFLAR:
YUNUS EMRE VURAL
İlk Yorumu Yap