Yazar Nihal Bengisu Karaca Adıyaman´ı Yazdı

Haber Türk Gazetesi yazarlarından Yazar Nihal Bengisu Karaca 12.12.2010 günkü köşesine Adıyaman’ı taşıdı.
'Türk tütünü' diye mi?
ALİ Bayramoğlu 10 Aralık tarihli yazısının bir yerinde, AK Parti'nin "vermeyi" sevdiğinden fakat "istenmesine" karşı tepki duyduğundan bahsetmiş.
Bu doğru bir tespit. AK Parti hükümetinin vermeyi sevdiğini, devletin hantal ve kör olduğu birçok konuda sivil toplumu bile geride bıraktığını gördük, yaşadık. Fakat "istenmesinden" tedirginlik duymak, kimin hangi ihtiyaçtan malul olduğunu bilemez hale gelme potansiyeli taşıyor. İnsanlar bir tepkiyle karşılaşmamak için isteyemez hale gelirlerse, hükümet "vermekten duyduğu memnuniyeti" kalbine gömmek zorunda kalacak. Burada tabii, iktidarın dramatik ve potansiyel acıları değil, "istemekten korkar hale gelme" eşiğindeki bireyler, kurumlar, örgütlerin acıları önceliğimizdir.
Ve tabii kentlerin. Bir örnek: Adıyaman ilimiz.
Geçtiğimiz günlerde "Küçük Millet Meclisi" adıyla düzenlenen ve TBMM ile istişare edilerek hazırlanan bir organizasyon nedeniyle Adıyaman'da bulunduğumu yazmış ve kentin ciddi problemleri olduğunu belirtmiştim.
Adıyaman için "problem" kelimesi hafif kaçabilir. Bu Güneydoğu ili, gün geçtikçe fakirleşiyor. Hatta yok oluşun eşiğinde bile denilebilir.
Güneydoğu'nun geri kalmasındaki başlıca nedenin "terör" sorunu olduğunu iddia edenlerin bütün tezlerini çökertecek bir il. Önemli bir bölümü Kürtlerden oluşan ama "Kürt meselesini" tartışmayı bile abesle iştigal sayan bir şehir. Kürtlerin de Türk olduğu nadir Güneydoğu şehirlerinden biri.
Beş milletvekilinin dördü AK Partili, biri CHP'li. Referandumda % 81 oranında "Evet" çıkarmış. Fakat payına düşen tam da referandum sonrası artırılan baskılar ve cezalardan başkası değil.
Sebep, kentin tek geçim kaynağı olan "tütün"e getirilen ağır kota ve yasaklar. 4733 sayılı ve 5752/3 sayılı kanunların hatırlanması. 2008'deki yasal ve kâğıt üzerinde kalan düzenleme, 2010'da referandumu takip eden aylarda uygulamaya geçmiş durumda. Daha yakınlarda 20 tütün üreticisi cezaya çarptırıldı. Zira, yasa,
Kötü olan, Adıyaman'a "Tütün üretmeyeceksin" denilmesine rağmen alternatif gösterilmemesi, alternatif üretimlerin getireceği yük konusunda devletin yardım etmemesi. Coğrafya dağlık, araziler küçük, parçalı. Buğday desen arazi yetmiyor; pamuk desen çok fazla su istiyor. Sulama pompaları ve istasyonlarının yapılması lazım; bunlarda merkezden yardım gelmeden olabilecek şeyler değil.
SORUNU, HİÇ SORUN ÇIKARMAMAK
Tabii daha ilginç olanı, dumansız hava sahası ne kadar genişlerse genişlesin, sigara hâlâ satılan ve hep satılacak olan bir şey. Neden bütün pasta Philip Morris'in oluyor? Neden yerli sigaraların tütün alımları için Adıyaman bir adres olmasın? Neden içine zararlı katkı payı eklenmeden, sigara kâğıdına sarılarak kullanılabilen; nikotin oranı % 1 olan Adıyaman tütünü, bu şekilde rağbet görmesine rağmen bu talebin önüne geçiliyor? Alt kimliğiyle ve üst kimliğiyle kendisini "devlete emanet etmiş" entegre şehir Adıyaman neden açlığa mahkûm ediliyor?
Şehir, merkezden gelenlere saygıda kusur etmiyor. Bir ara tütünle ilgili sorunlar için "ilgilileri" ziyaret etmiş ve sosyal patlama tehlikesine karşı uyarmışlar, "Yakında Adıyaman'a bir cezaevi yapmak zorunda kalabilirsiniz bu gidişle" demişler. Partili ilgili, gayet pişkin, "Yaparız" demiş, "Hiç endişeniz olmasın".
Adliye Sarayı'nın 2005'te başlayan inşaatı bitmemiş iken cezaeviyle müjdelenmiş Adıyaman.
Adıyamanlı'nın içi bulanmış vaziyette. İster istemez akıllarına geliyor. Bütün yatırımlar, teşvikler, yardımlar eline silah almış ve kimlik davası yürüten kentlere gidiyor. "Tek istediğimiz, ürettiğimiz tütünü satabilmek. Sorunumuz hiç sorun çıkarmamak mı?" diyorlar.
İstemeden vermeyi seven hükümetin gözünden kaçmış bir vaka.
Hemen hatırlatalım, Adıyaman "isteme" safhasının eşiğine henüz gelmiş...
"İstemeden vermek" için hâlâ geç değil.
İlk Yorumu Yap