Vekil Metiner,PKK Kalıcı Çözüm İstemez

Vekil Metiner,PKK Kalıcı Çözüm İstemez

AK Parti Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner, haftalık olarak yayın hayatını sürdüren gerçek Hayat Dergisi’ne konuştu. Metiner, “Herkes devlet eliyle yaratılan Kürt sorununun nasıl çözülmesi gerektiğini söylüyor da, nedense hiç kimse PKK eliyle yaratılan bu Kürt sorununun tehlikesine dikkat çekmiyor.” dedi.

Söyleşinin girişinde Salih Bilci, “Mehmet Metiner 1960'ta Kâhta'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun oldu. İslamcı çevrelerde bir döneme damgasını vuran, ‘Girişim’, ‘Yeni Zemin’ ve ‘Sözleşme’ dergilerinin yayın yönetmenliğini yaptı. Refah Partisi İl Başkanı ve Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemlerde Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan'ın danışmanı olarak görev yaptı. 2000-2001 yıllarında HADEP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. Bir süre gazetecilik yapan Metiner 10 yıl aradan sonra AK Parti Adıyaman milletvekili olarak siyasete döndü. Metiner ile Kürt sorununda ve demokratik açılımda gelinen noktayı konuştuk.” şeklinde bir giriş yapmış, sorulara geçmiş.

 

Özerklik, demokratik değil

Gerçek hayat Dergisi’nde Salih Bilici’nin sorularını cevaplandıran Metiner, özerkliğe karşı olduğunu söyledi. Metiner, “Çünkü bu projenin kendisi demokratik değil. Tam tersine Stalinist-totaliter bir proje. Dahası ve en önemlisi, silah zoruyla dayatılmak istenen bir proje. Baasçılığın Kürt versiyonudur bu. ‘Kürt Baasçılığı’nı Kürtlere dayatmak hem ideolojik anlamda, hem de yöntem itibariyle antidemokratiktir.

Burada ciddi bir temsil sorunu var ayrıca. PKK-BDP dışındaki Kürtlerin ki bunlar sayıca çok daha fazlalar- iradelerini temsil etmiyor bu proje. Kürtlerin kahir ekseriyetinin rızasına ve iradesine metazori yöntemlerle konulmak istenen bu projeyi, Kürt sorununun çözümüyle alakalı olarak da görmüyorum. Bunun Kürt meselesiyle zerre kadar alakası yok. Ne Kürt meselesi bu, ne de meselenin çözümü bu. Tersine bu talep Kürt meselesinin çözümsüzlüğünü derinleştiren ve Kürtler arasında çelişki ve çatışmaları gündemleştiren bir talep. Kürtlerin kahir ekseriyetini elinde silah tutan zorba bir gücün tahakkümüne teslim etmenin Kürt meselesinin çözümüyle nasıl alakalı olduğunu biri çıksın anlatsın da bilelim.” dedi.

 

Özerkliği Kürtler Kabullenmez

Özerkliğin bütün Kürtlerin kabul ettiği bir proje olup olmadığıyla ilgili bir soruya cevap veren Metiner, “Kesinlikle hayır. PKK/BDP tek yanlı ilan ettiği özerklikle yönelimi ve istekleri farklı olan Kürtleri hem ötekileştiren, hem de baskılayan bir amacı önümüze koyuyor. İşin gerçeği bu. Bu da kaçınılmaz olarak asıl Kürtler arası bir çatışmayı beraberinde getirebilecek kadar tehlikeli bir yönelim. Esas tehlikeli olan Kürt sorunu da budur bence. Herkes devlet eliyle yaratılan Kürt sorununun nasıl çözülmesi gerektiğini söylüyor da, nedense hiç kimse PKK eliyle yaratılan bu Kürt sorununun tehlikesine dikkat çekmiyor.

PKK, ‘makbul Kürt’ anlayışı üzerinden kendisinden farklı düşünen Kürtleri inkâr ve asimilasyon politikasına tabi tutmak istiyor. Kendisine benzemek istemeyen muhaliflerini de imha edilmesi gereken öteki olarak görüyor. Elindeki silah gücüyle bunu daha iktidar olmadan yapmaktan kaçınmıyor. Bir de mutlak iktidar sahibi olduğunu düşününüz, işte o zaman kocaman bir trajedi karşımıza çıkacak demektir.” dedi.

 

PKK Kalıcı Çözüm İstemez

“Örgüt Kürt sorununun çözülmesini istemiyor mu?” sorusuna cevap veren Mehmet Metiner, “Bakınız bugün PKK sadece demokrasiyi değil güvenliği de boğuyor. Hâkim olduğu yerlerde  farklı olanların, muhalif olanların seyahat özgürlüğü bile yok. Siyaset yapma özgürlükleri bile yok. Her şey silahla bastırılmak ve yok edilmek isteniyor. Bana benzemiyorsan veya benim emrimde değilsen düşmanımsın anlayışı PKK eliyle korkunç bir cehennem atmosferine dönüştürülmüş durumda. Sadece ve yalnızca demokrasi diyenler güvenliğin olmadığı yerde demokrasinin de olmadığını artık anlamalılar. Seyahat özgürlüğünüz dahi yoksa sorarım ben size demokrasi ne yana düşer? Bölgede iş adamı olarak iş yapma özgürlüğünüz yoksa soruyorum ben size, yaşam hakkı ne yana düşer? Tabii ki demokrasi içinde güvenlik sağlanmalı, ama güvenliğin olmadığı yerde demokrasinin de olmadığı/olmayacağı yaşadığımız pratikten net görülüyor.

PKK bu denklemi demokrasi lehine değil güvenlik konsepti lehine derinleştirerek bir başka çözümsüzlüğü dayatıyor. Demek istediğim şu: Devlet eliyle yalan zamanlara kadar sürdürülen inkâr, asimilasyon ve baskı politikaları bugün PKK eliyle çoğunluğu oluşturan öteki Kürtlere karşı uygulanıyor. Bunun yaratacağı tehlikenin asıl farkında olmak lazım.

 

Kürt sorunu, PKK sorununa dönüştürüldü

AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Kürt sorununun PKK sorununa dönüştürüldüğünü belirterek, “Sorun artık bir ‘Kürt meselesi’ olmaktan çoktan çıkmış durumdadır. Mesele bugün, bir PKK meselesi haline dönüşmüştür. Onun için bir yanda dağı besleyen ortamı ortadan kaldıracağız, bu da daha fazla demokrasiyle mümkündür, öbür yanda da dağdakileri aşağı indirecek tedrici bir çözüm formülü bulacağız. Her ikisi de mümkün, ama sabır ve kararlılık gerekir. Açık söylemem gerekirse, çoklarının sandığının tersine, Kürt sorunu çözülmediği için değil, tam da kalıcı bir biçimde çözülmek istendiği için PKK/BDP rahatsızlık duyuyor. Denklemi artık doğru kurmamız lazım.” dedi.

 

Genel Af, kalıcı Çözüme Zarar Verir

Sorunu çözmek için genel af gerekip gerekmediğiyle ilgili soruya da Metiner şöyle cevap verdi;

“Genel af’ gibi bir önerinin dillendirilmesini özellikle bu süreçte yanlış buluyorum. ‘Genel af’ ilk anda herkesin aklına gelen kolaycı bir çözüm modeli. Bence ‘genel af’ biçiminde bir telaffuz, kalıcı çözüme giden yola mayın döşemekten farksız. Çünkü akla Abdullah Öcalan'ın ve diğer PKK yöneticilerinin affı geliyor ki bu da başlamadan süreci sonlandırmaya yarıyor. Ayrıca paradoksal bir biçimde Ergenekon sanıklarının da affı biçiminde anlaşılıyor. Daha doğru bir ifadeyle genel bir af dediğinizde herkesi kapsayan bir aftan bahsediyorsunuz. Bence tedrici bir yöntem izlemek lazım. Adım adım yol yürümek lazım. Kalıcı bir çözüm, süreç içinde herkesin içselleştireceği bir çözüm olmalıdır.

 

Öcalan’la Görüşmede Stratejik hata Yapılmış

“Devletin İmralı'daki Öcalan ile görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna cevap veren Metiner, “Öcalan'la yapılan görüşmelerde stratejik bazı hataların yapıldığı anlaşılıyor.  Ayrıntısına girmek istemiyorum, ama Öcalan'la yapılan görüşmelerin artık farklı bir anlayış temelinde yeni bir konsept üzerine oturtulması gerekiyor.

Aksi takdirde kaş yapayım derken göz çıkarma riski ortaya çıkabilir. İmralı ile Kandil arasındaki derin stratejik paslaşma, önü alınmayacak başkaca sıkıntıları beraberinde getirebilir.

Şahsen Kandil'in de Öcalan'ın da kalıcı çözüm için önlerine çıkan bu tarihsel fırsatı doğru okuyabildikleri ve değerlendirebildikleri kanaatinde değilim.

Hükümetimizin bu iyi niyetli çözüm iradesini bir zaaf olarak gördükleri anlaşılıyor. Bu yüzden Türkiye kamuoyunda bu algıyı pekiştirecek bir şımarıklık ve azgınlık siyaseti izleniyor. Bu durumda güvenlik-demokrasi veya demokrasi güvenlik bağlamında yeni bir çözüm konseptine ihtiyaç var diyorum.”

 

Geçmişte Öcalan’ı Devlet Kullandı

“Öcalan'a özgürlük mü istiyorlar?” sorusuna cevap veren Metiner, “Dikkat edilirse bir yanda şiddet tırmandırılırken öte yandan Kandil'dekiler Öcalan'ın koşullarının düzeltilmesine özellikle vurgu yapmaya başladılar. Kendi adıma ben Kandil'in Öcalan'a rağmen bir siyaset geliştirdiği kanaatinde değilim. Öcalan'ın inandırıcı olabilmesi için Kandil'i de eleştirmesi gerekiyordu. Geçmişte Öcalan'ı malum devlet güçleri kullandılar. Bugün böyle bir kullanma durumunun olduğu kanaatinde değilim.” dedi.

 

Şiddeti kandil Tırmandırıyor

Kandil’in şiddeti tırmandırdığını söyleyen Metiner, “Kandil, şiddeti tırmandırarak Öcalan'ın elini güçlendirme siyasetini izliyor. Bu dönem Öcalan'ı geçmişteki gibi kullanma dönemi olmadığı halde Öcalan'ın kesin ve kalıcı bir barışa şans tanıdığım söylemek de pek mümkün değil. Öyle bir hafta içinde çözelim gibi laflar retorikten ibaret.

Öcalan, Ergenekoncu diye bilinen o malum güç odaklarına sunduğu imkânların hiçbirini Ak Parti Hükümetine sunmadı. Mesela, silahlı güçlere sınır dışına çıkma talimatı vermedi.

Demokratik açılım sürecinin başarısı için gerekli olan emirlerin hiçbirini vermedi. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Eğer Öcalan bu iki imkânı sunmuş olsaydı, demokratik açılım süreci başarıyla tamamlanabilir ve bugün Türkiye kalıcı çözüm için farklı yerde olabilirdi.” dedi.

 

Kürt sorununda muhataba gerek yok

“Kürt sorununda muhatap kim?” sorusuna cevap veren Mehmet Metiner, “Kürt sorununun çözümü için kimsenin muhatap alınmasına gerek yok. Bu sorun inkâr, ret ve asimilasyon politikalarının iktidarımız döneminde tarihe uğurlanmasıyla beraber paradigmal düzeyde çözümlenmiş bulunuyor. Sorunun çözümü için atılan demokratik, kültürel adımlar var. Kürt sorunu etnik kimliğin inkânyla ortaya çıkan bir sorun olduğuna göre ve artık etnik kimliğin inkârı söz konusu olmadığına göre, sorunu başka türlü tanımlamak zorundayız. Kürt sorunu, bir eşitsizlik sorunudur. Atılan adımlarla Kürt vatandaşlarımızın teslim edilmesi gereken haklan teslim edilmiştir. Daha atılacak atımlar var.

Bunun için eşit vatandaşlık anlayışına dayalı demokratik yeni bir anayasa diyoruz. Çözüm isteyenlerin asıl bu yeni anayasa yapım sürecine katkı sunmaları gerekiyor. Ama BDP'nin durduğu yer, iddiasıyla çelişkili bir yer.

Kaynak: Gerçek Hayat 22 - 28 Ağustos 2011, Sayfa 8 ve 9

İlk Yorumu Yap

Yorum Yap