"Okumak Zor İş" Eseri Büyük Beğeni Topladı

Gölbaşı 75. Yıl İMKB Yibo Öykü yarışmasında, “Okumak Zor İş” Adlı Eseri birinci seçilen, Döndü Bildik`in eseri beğeni topladı.
OKUMAK ZOR İŞ
Okumak zor iş hem de çok zor.
Hele Doğu’da öğrenci olmak daha da zor. Aynı okula giden, aynı sırayı paylaşan, okul bitiminde de nedensiz birbirine taş atan çocukları biliyoruz. Sonra akşam ablasıyla oyun oynarken sabah onun intihar ettiğini ya da vurulduğunu duymak ne acı. Kolay değil Doğuda öğrenci olmak. Zaten kara cahilliğin kaplanmış yüzü de töreydi. Köyde okuyanlar azdı bunların birçoğu da maddi imkânsızlıklardan okuyamıyorlar. Bunları biliyor musunuz nice güzelim liseleri ve üniversiteleri kazanıp da gönderilemeyen ve çoban olan. Hayatının baharında töre uğruna kardeşini hiç yere katledenleri biliyoruz.
Zaman gece yarısıydı köyde düğün vardı. Düğün Ayşe’nindi. Ayşe daha on yedisindeydi. Düğün günü yaş günüydü. Keşke hiç doğmamış olsaydı. Keşke bugün ölüm günü olsaydı. Ayşe daha kiminle evleneceğini bilmiyordu. Camın kenarından baktı keşke bakmaz olaydı. Gelen kimdi bilemezdi, camın arkasından evleneceği adama baktı ve o an dünyası başına yıkıldı. Gelen Mazlum Ağaydı.
Koskoca aşiret ağası!
Ayşe’yi alacak dördüncü karısı yapacaktı. Ayşe yıkılmıştı. Bunu kabul edemezdi. Böyle yaşamaktansa ölmek daha iyidir dedi ve babasının tüfeğini aldı. Evden bir el silah sesi geldi. Ayşe artık yoktu. Ayşe ölmüştü. Oysa son sözü: ‘’Daha yaşayacak çok şeyim vardı.’’ dedi. Kara cahilliğe bir kurban daha verilmişti. Bir fidan daha solmuştu.
Ayşe ölmüştü ama bitmemişti çilesi. Kardeşi vardı adı Gülbeyaz’dı. Annesi güzel günler görsün hep gülsün diye koymuştu adını. Keşke isimler kaderleri değiştirebilseydi ama değiştiremezdi. Töreydi adı kara cahilliğin. Gülbeyaz on dördündeydi okuyordu küçük yaşta okula başladığı için liseye gidiyordu. Doktor olacaktı. En büyük ideali buydu doktor olmak. Eve iki ayda bir geliyordu. Söylememişlerdi ablasının intihar ettiğini, söyleyememişlerdi. Daha on altı gün geçmişti aradan, birgün aşiret ağası mazlum geldi adı mazlumdu ama hiçte mazlum görünmüyordu. Annesinin aklına hemen Gülbeyaz geldi. Sanki içine doğmuştu. Ağa yine sözü Gülbeyaz’a getirdi. Annesi hemen terslediyse de ağa on gün içinde hazırlıklarınızı yapın Ayşe’nin yerine Gülbeyaz’ı alacağım dedi ve gitti.
Ağaydı sözüne söz söylenmezdi çaresiz hazırlıklar yapıldı yedinci günün sonunda Gülbeyaz geldi ama hiçbir şeyden haberi yoktu. Öğrendi ve yıkıldı yapacak bir şey yok dedi. Töreydi kara cahilliğin kaplanmış yüzü. Annesi kader dedi kara kader Gülbeyaz’ın hayalleri suya düşmüştü sanki. Hemen bir çaresini bulup öğretmenine haber yolladı. Öğretmeni köye geldi iki gün Gülbeyazlara misafir oldu. Babasını ikna etti. Evet, olmuştu Gülbeyaz okuyacaktı. Öğretmeni ile birlikte yola çıktılar üç yıl çabuk geçti. Üniversite sınavları başlamıştı sınava girdi ve sonunda buda oldu. Kazanmıştı artık doktor olacaktı ablası gitmişti. Gülbeyaz’ın kaderi kara yazgıyı değiştirmişti. Sonunda gülmüştü yüzü ama daha bitmemişti. Ağa hep geliyor Gülbeyaz diyordu. Babası Gülbeyaz’ı vermem diyordu. Ağa bir gün yine geldi ve ya Gülbeyaz’ı verirsiniz ya da sizi öldürürüm dedi. Babası yine vazgeçmedi ve köyden taşınmaya kara verdi. Bir gün köye büyük bir kamyonet geldi.
Gülbeyaz köyden taşınıyordu artık. Özgürdü. Esaret bitmişti. Yıllar onu pişirmiş ve okuldan mezun etmişti. İlk görev yeri Adıyaman Gölbaşı olmuştu.
Artık yaralı insanların umudu Gülbeyaz’dı.
Haber:Gölbaşı Türk Ay Gazetesi
İlk Yorumu Yap