Gölbaşı Haber
Gölbaşı Ülkü Ocaklarından Tepki...
Gölbaşı Ülkü Ocaklarından sözde Ermeni soykırım iddialarına tepki.
İbrahim Suçağı Gölbaşı Ülkü Ocakları Başkanvekili, "Fransa Ulusal Meclisi’nde kabul edilen sözde Ermeni soykırım iddialarını inkâr edenlere para ve hapis cezası verilmesi yönündeki karar büyük bir skandal ve kara leke olarak tarihe geçmiştir. Tarihi şan ve şerefle dolu bir millet olarak, fethettiği yerlere hoşgörü götüren bir milletin böyle asılsız iddialarla anılması kadar komik bir olay yoktur. Manzaraya bakıldığında daha dün kapılarımızda aman dileyenlerin, nasılda kin kustuğu ortadadır. Bu güne kadar birçok engelin üstesinden gelen TÜRK milleti bu safsataların da üstesinden gelecektir. Bir kez daha anlaşılıyor ki içeride hainler dışarıda küstahlar kendilerine biçilen görevlerini ziyadesiyle yerine getirmekteler. Bize düşen görev; millet olarak tek vücut olup, ülkemizin şanlı tarihine karşı yapılan saldırılara karşı dik durmak ve tarihimizle gurur duymak olacaktır."
Fransız devrimi neticesinde özgürlük, milliyetçilik, hürriyetçilik vesaire kıymetli kavramların bir nevî dünyaya yayılmasına vesile olan ve bu sebeple kendilerini Batı hümanizmasının kaynağı olarak görmeye alışık Fransızların, sözde Ermeni soykırımı hakkındaki iddiaları oldukça manidardır. Bahsedilen değerli kavramların yarattığı büyüyü hep tam ters istikamette kullanmış olan Fransızlar, I. Dünya Savaşı’nı hazırlayan dönemdeki kolonici/sömürgeci devlet anlayışının, sonrasında özellikle ülkemiz coğrafyası üzerindeki istilacı anlayışın sahibi ve II. Dünya Savaşı yıllarında tüm Avrupa’nın ortak utancı olan, Yahudilerin Nazilere teslim edilmesi olayının müsebbibidirler. Cezayir zulmü de düşünülürse, bu tarihi gerçeklerin bir milletin soykırım kavramı karşısında sergilediği tavrın psikolojik alt yapısını oluşturduğu açıktır.
Yaşanan hadiseler karşısında haklı tepkimizi göstermekle görevli olan hükümetimizin uygulamaları da oldukça mühimdir. Siyasi ilişkilerin zayıflatılması, büyükelçimizin geri çağrılması, meclisimizde oluşturulmuş Türkiye-Fransa dostluk gruplarının feshedilmesi siyasi açıdan tatmin edici olmasa da yerindedir. Bununla birlikte, ticari ambargo, iş ilişkilerinin askıya alınması gibi uygulamalar da gerekli olarak kabul edilebilir. Ancak verilen tepkinin sürekliliği de önemlidir. Uluslararası ilişkilerde mevcut tutumumuzun uzun süreli etki göstermesi mümkün değildir. Ayrıca bugün Fransa ile yaşadığımız sıkıntı diğer devletlerle de yaşanırsa aldığımız önlemlerin bir benzerinin de o devletler için alınması bizi zayıf düşürebilecektir. Bu sebeple asıl alınması gereken önlem, öncelikle vatandaşlarımızın konuya ilgi duymasını sağlamak, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek ve kendi içimizde konuya dair fikir birliği oluşturmaktır. Sonrasında ise dünyanın hemen her yerinde tezlerimizi hukukî ve tarihî açıdan savunacak teşekküller meydana getirmek gerekmektedir. Bu konuda görev sadece hükümetin ya da devlet bürokrasisinin değildir. Sivil toplum örgütlerinin ve akademik camianın da konuya ilgi göstermesi oldukça faydalı olacaktır. Konuya dair uluslararası etkinliğimizin arttırılması da elbette gurbette yaşayan insanlarımıza düşmektedir. Onlar da benzeri yapılanmalar ile konuya dair tezlerimizi ortaya koyma aşamasında görev almalıdırlar.
Nihayetinde, bütün bu gelişmeler göstermektedir ki, bu hususta devletimiz ve
Milletimiz çok daha bilinçli hareket etmek durumundadır. Millî birlik ve beraberlik göstermemiz gereken bu günlerde devletimizin tezlerini kuvvetlendirmek amacıyla gerekli makamlara destek olunmalıdır. Ancak sıklıkla dile getirilen Cezayir hadisesi yanlış bir argümandır. Şayet bu durumun vukuu bulduğu biliniyorsa ortaya çıkarılması ve gündeme taşınması bir karşı tez olarak kullanılmamalıdır. Nitekim zulmün mağdurlarını her an korumak ve kollamak, bu gibi mühim ve hassas durumları istismar etmemek de bizim devlet ve adalet anlayışımızın gereğidir. Yaşadığımız bu olayların milletimizi bütünleştirmesi ve benzeri durumlar karşısında bilinçlendirmesi en büyük temennimizdir. Bununla beraber Fransa’nın yanlış ve yanlı tutumunu kınamak sadece Türk milliyetçilerinin değil; tarih bilincine sahip, hukuka saygılı ve vicdan sahibi her insanın görevidir. Dedi.
İbrahim Suçağı Gölbaşı Ülkü Ocakları Başkanvekili, "Fransa Ulusal Meclisi’nde kabul edilen sözde Ermeni soykırım iddialarını inkâr edenlere para ve hapis cezası verilmesi yönündeki karar büyük bir skandal ve kara leke olarak tarihe geçmiştir. Tarihi şan ve şerefle dolu bir millet olarak, fethettiği yerlere hoşgörü götüren bir milletin böyle asılsız iddialarla anılması kadar komik bir olay yoktur. Manzaraya bakıldığında daha dün kapılarımızda aman dileyenlerin, nasılda kin kustuğu ortadadır. Bu güne kadar birçok engelin üstesinden gelen TÜRK milleti bu safsataların da üstesinden gelecektir. Bir kez daha anlaşılıyor ki içeride hainler dışarıda küstahlar kendilerine biçilen görevlerini ziyadesiyle yerine getirmekteler. Bize düşen görev; millet olarak tek vücut olup, ülkemizin şanlı tarihine karşı yapılan saldırılara karşı dik durmak ve tarihimizle gurur duymak olacaktır."
Fransız devrimi neticesinde özgürlük, milliyetçilik, hürriyetçilik vesaire kıymetli kavramların bir nevî dünyaya yayılmasına vesile olan ve bu sebeple kendilerini Batı hümanizmasının kaynağı olarak görmeye alışık Fransızların, sözde Ermeni soykırımı hakkındaki iddiaları oldukça manidardır. Bahsedilen değerli kavramların yarattığı büyüyü hep tam ters istikamette kullanmış olan Fransızlar, I. Dünya Savaşı’nı hazırlayan dönemdeki kolonici/sömürgeci devlet anlayışının, sonrasında özellikle ülkemiz coğrafyası üzerindeki istilacı anlayışın sahibi ve II. Dünya Savaşı yıllarında tüm Avrupa’nın ortak utancı olan, Yahudilerin Nazilere teslim edilmesi olayının müsebbibidirler. Cezayir zulmü de düşünülürse, bu tarihi gerçeklerin bir milletin soykırım kavramı karşısında sergilediği tavrın psikolojik alt yapısını oluşturduğu açıktır.
Yaşanan hadiseler karşısında haklı tepkimizi göstermekle görevli olan hükümetimizin uygulamaları da oldukça mühimdir. Siyasi ilişkilerin zayıflatılması, büyükelçimizin geri çağrılması, meclisimizde oluşturulmuş Türkiye-Fransa dostluk gruplarının feshedilmesi siyasi açıdan tatmin edici olmasa da yerindedir. Bununla birlikte, ticari ambargo, iş ilişkilerinin askıya alınması gibi uygulamalar da gerekli olarak kabul edilebilir. Ancak verilen tepkinin sürekliliği de önemlidir. Uluslararası ilişkilerde mevcut tutumumuzun uzun süreli etki göstermesi mümkün değildir. Ayrıca bugün Fransa ile yaşadığımız sıkıntı diğer devletlerle de yaşanırsa aldığımız önlemlerin bir benzerinin de o devletler için alınması bizi zayıf düşürebilecektir. Bu sebeple asıl alınması gereken önlem, öncelikle vatandaşlarımızın konuya ilgi duymasını sağlamak, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek ve kendi içimizde konuya dair fikir birliği oluşturmaktır. Sonrasında ise dünyanın hemen her yerinde tezlerimizi hukukî ve tarihî açıdan savunacak teşekküller meydana getirmek gerekmektedir. Bu konuda görev sadece hükümetin ya da devlet bürokrasisinin değildir. Sivil toplum örgütlerinin ve akademik camianın da konuya ilgi göstermesi oldukça faydalı olacaktır. Konuya dair uluslararası etkinliğimizin arttırılması da elbette gurbette yaşayan insanlarımıza düşmektedir. Onlar da benzeri yapılanmalar ile konuya dair tezlerimizi ortaya koyma aşamasında görev almalıdırlar.
Nihayetinde, bütün bu gelişmeler göstermektedir ki, bu hususta devletimiz ve
Milletimiz çok daha bilinçli hareket etmek durumundadır. Millî birlik ve beraberlik göstermemiz gereken bu günlerde devletimizin tezlerini kuvvetlendirmek amacıyla gerekli makamlara destek olunmalıdır. Ancak sıklıkla dile getirilen Cezayir hadisesi yanlış bir argümandır. Şayet bu durumun vukuu bulduğu biliniyorsa ortaya çıkarılması ve gündeme taşınması bir karşı tez olarak kullanılmamalıdır. Nitekim zulmün mağdurlarını her an korumak ve kollamak, bu gibi mühim ve hassas durumları istismar etmemek de bizim devlet ve adalet anlayışımızın gereğidir. Yaşadığımız bu olayların milletimizi bütünleştirmesi ve benzeri durumlar karşısında bilinçlendirmesi en büyük temennimizdir. Bununla beraber Fransa’nın yanlış ve yanlı tutumunu kınamak sadece Türk milliyetçilerinin değil; tarih bilincine sahip, hukuka saygılı ve vicdan sahibi her insanın görevidir. Dedi.
İlk Yorumu Yap