Başkan Yıldırım Engelliler Suçlu Değil!
Bağımsız Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (BASK) Adıyaman İl Temsilcisi Hacı Ahmet YILDIRIM 10-16 Mayıs Engelliler
Haftası nedeniyle bir basın açıklaması yaparak,
engellilere adeta suçlu gözüyle
yaklaşıldığını söyledi.
YILDIRIM açıklamasını şöyle sürdürdü:
Türkiyede, Türkiye
Özürlüler Araştırmasına göre toplam nüfusun içerisindeki engellilerin oranı
yüzde 12.29dur. Bu oran 9 buçuk milyondan fazla kişinin veya her 8 kişiden
birinin engelli olduğunu göstermektedir.
Araştırmaya göre nüfusumuzun yüzde 2,59u (yaklaşık 2 milyon kişi) ortopedi, görme,
işitme, dil ve konuşma ile zihinsel engelliler gibi görünen engellilerden oluşmaktadır.
Ama çevremize, çalıştığımız ve yaşadığımız ortama,
cadde ve sokaklara, parklara, sinemalara, lokantalara ve benzeri kamusal
alanlara baktığımızda engelli vatandaşlarımızı göremiyoruz.
Engelli çocuklarımızdan utanıp onları evlere hapsetmek
kadar ortak yaşama alanlarımızı
engellilere göre düzenlemediğimiz için,
dahası farklı engel guruplarına
göre ne yapılması gerektiğini bilmediğimiz ve engel yaratmaya devam ettiğimiz için hayatı engellilere zehir ettiğimizin farkında değiliz.
Son dönemlerde belediyelerin engellilere yönelik
çalışmaları ise kaş yaparken göz çıkarma
anlamına gelen merhameti önceleyen
medyatik düzenlemelerden ibarettir. Engelliler için yapılmaya çalışılanlar
engellilerin evlerine hizmet götürülmesi, bakımlarına yardımcı olunması, ev
temizliklerinin yapılması, faturalarının ödenmesi için eleman
görevlendirilmesine gibi aslında, siz
evinizde oturun, topluma karışmayın anlamına gelen iyi niyetli ama yanlış
uygulamalardır.
Oysa engelli vatandaşların temel beklentisi ve isteği topluma karışmak, aynı mekanı paylaşmak yanında aynı
toplumsal hayatı paylaşmaktır.
Cadde ve sokaklarımızı engellilerin kullanımına
kapatmış durumdayız. Belediye başkanlarının sayıları ile çok övündükleri ve
asansörleri olmayan üst geçitler sadece engellilerin değil, yaşlıların,
hamilelerin, romatizmal hastalıklıların, yükseklik korkusu olanların, bebek
arabası ile sokağa çıkan annelerin korkulu rüyasıdır.
Bunun anlamı engellilere Bu caddenin sağında veya solunda yaşayacaksınız, asla karşı tarafa
geçmeyeceksiniz demektir.
Şehir merkezlerinin araçlara göre değil, yayalara göre
düzenlenmesi gerektiği halde, şehir
merkezlerinin kaldırımları otopark, caddeleri yarış pistleri haline
getirilmiştir.
Resmi binalar başta olmak üzere binalarda girişten
merdivenlere, iç düzenlemelerden tuvaletlere kadar her şey engelliler için ıstırap kaynağıdır.
Çalışan birçok ortopedik engellinin, akşama kadar aman ishal olmayayım, tuvaletim gelmesin
diye dua etmesi, sadece yöneticilerin değil elbette hepimizin utancıdır. Çünkü
kapısına bir engelli tuvaleti levhası, içinde bir klozet koymakla engelli
tuvaleti yaptığımızı zannediyoruz.
Park edilmiş araçlar, çökmüş, bozulmuş veya kilitli
taş döşenmiş, ayaklı reklam panoları yerleştirilmiş, kesilmiş ama sökülmemiş
ağaç kütükleri, bol çukurları, gelişigüzel dikilmiş bayrak direkleri, yükseğe
asılmış çöp tenekeleri ile kaldırımlar, yalnız
engellilerin değil, tüm yayalar için hayatı cehenneme çevirmektedir.
Sesli sinyal veren bina asansörleri veya sesli trafik
ışıkları ile yeterince tanışabilmiş değiliz. Onarım çalışmaları yapılan
kaldırımlar veya cadde/sokaklarda uydurma önlemler sadece engellileri değil,
hepimizi tehdit etmektedir.
Engellerle otobüs tahsis etmek ile engelliler için
özel asansör düzeneği bulunun otobüs temin etmek arasındaki farkı bilmiyoruz.
Bu örnekler yüzlercesi ile çoğaltılabilir.
Oysa engelliler sadece
aynı mekanı değil toplumsal hayatı da paylaşmak istemektedir. Toplumsal
hayata katılmak istemektedir. Sokaklarda parklarda dolaşmak/gezmek, rahat
alışveriş yapmak, sinemaya/tiyatroya gitmek, lokantada birlikte yemek yemek,
velhasıl herkes gibi ve herkesle birlikte yaşamak istemektedir.
Sonuç olarak engelleri yaratanlar, toplum ve toplumu
yönetenlerdir.
Sadece kanun ve yönetmelik çıkarmakla yetinmek; sorun
çözmek yerine sorunun mecra değiştirmesine ve çözümün ötelenmesinden başka bir
işe yaramamaktadır.
Mevzuatın uygulanmasını denetlemek kadar, toplumsal
farkındalık yaratmanın da önemli olduğunu anlamadığımız ve sivil denetim
mekanizmalarını kullanamadığımız sürece, engeller yaratarak ve engelleri
artırarak engellilere hayatı zehir
etmeye devam ederiz.
Yasa hükmüne rağmen, özel sektör bir yana kamu kurum
ve kuruluşlarında Nisan 2016 itibariyle 64.191 kişilik engelli kontenjanının %
33lük kısmına tekabül eden 21.040 kişilik kısmı halen boş durumda olması,
kamunun özel sektöre kötü örnek olduğunu göstermektedir.
Kamuda istihdam edilen 43 191 engellinin % 23ünün
(9.995 kişi) kadın olması, % 51inin
(22.156 kişi) ilk ve orta öğretimli olması ve % 35inin (15.118 kişi)
yardımcı hizmetler sınıfında çalışıyor olması, engelli istihdamında sadece
nicelik değil nitelik sorununun büyüklüğünü ortaya koymaktadır.
Ve nihayet hala engelli çalışanların ücretinden vergi
alınıyorsa hukuktan da toplumsal duyarlılıktan da bahsetmek mümkün değildir.
Netice itibariyle Engelliler Haftası nedeniyle kimi
yetkililerin yaptıkları açıklamalar, işlerin kaplumbağa hızıyla yürüdüğü
gerçeğini örtmeye yetmemektedir. Engellilerin sorunları katlanarak büyürken her
yıl aynı beylik sözleri dinlemek en duyarlı insanları bile rahatsız etmektedir.
Engelliler Haftası nedeniyle birlikte yaşama ilkesinin
hayata geçirilmesi için herkesi duyarlılığa, adım atmaya, engel çıkarmaktan vaz
geçmeye çağırıyoruz.
İlk Yorumu Yap