Aile Olayın Araştırılmasını İstedi
Adıyaman'da, 47 gün
arayla 2 oğlu ölen Sadık Çelik (48), Adana'da Seyhan nehri kıyısında cesedi
bulunan oğlu İbrahim Çelik'in (21) de küçük oğlu Hüseyin Nasrullah Çelik (13)
gibi cinayete kurban gittiğini ileri sürerek olayın aydınlatılmasını istedi.
Esentepe Mahallesi'nde
yaşayan Sadık ve Sabiha Çelik çiftinin küçük oğulları Hüseyin Nasrullah Çelik 2
Ağustos günü evden ayrıldı ve 3 gün sonra bir yol kenarında bıçaklanarak
öldürülmüş olarak bulundu. Hüseyin Nasrullah Çelik'in aynı mahallede market
işleten Murat Çekiç, tarafından öldürülerek yol kenarına atıldığı belirlendi.
Çelik'in ailesi yaşanan olayın acısını üzerlerinden atamadan 17 Eylül günü
Adana'da babaannesinin yanında kalan büyük çocukları İbrahim Çelik'in kayıp
olduğunu öğrendi. Adana'ya giden aile kayıp ihbarında bulundu. Polis yaptığı
araştırmada bir gün sonra İbrahim Çelik'in cansız bedenini Seyhan nehri
kıyısında bulundu. 47 gün arayla 2
oğullarını kaybeden Saliha ve Sadık Çelik olayın şokuyla sarsıldıklarını ifade
ederek büyük oğullarının da cinayete kurban gittiğini öne sürdü.
"BEN
ARKADAŞINDAN ŞÜPHELENİYORUM"
Ölümünden 2 gün önce
oğlu İbrahim Çelik ile konuştuklarını daha sonra kayıp haberi geldiğini
belirten anne Sabiha Çelik gözyaşları içinde yaşadıklarını anlatarak,
"Bulduğumuz gün değil, ondan önceki gün konuştum, gece konuştum ben konuştuktan
sonra zaten bu arkadaşıyla dışarıya çıkmışlar. Sabahı oldu halaları beni aradı.
İbrahim kayıp dediler. Buradan zaten biz direk bindik gittik onlara da dedim
ki, karakola haber verin. Kayıp ilanında bulunun hani içime korku girdi artık
hissettim, oğlumda gitti dedim. Çünkü öbürü de aynı şekil oldu ama niçin
yapıldı nasıl yapıldı onu bilmiyorum. Ben arkadaşından şüpheleniyorum
kesinlikle ve kesinlikle ben inanmıyorum oğlumun o suda boğulacağını çünkü
benim oğlum balık gibi yüzen çocuktu. Hayatta o suda boğulacak çocuk değildi.
Benim çocuğumun başına bir iş getirdiler ben bundan şüpheleniyorum.
Bırakmasınlar da elinde sonunda itiraf edecekler. Üstünde siyah tişörtü varmış
onun üstünde grili bir kapüşonu vardı. Sudan çıkartıldığında ben kendi gözlerimle
de gördüm üzerinde benim oğlumun hiç tarzı olmayan gri bir tişört vardı. Böyle
salaş malaş bir şeydi benim oğlum hayatta o tür elbiseler giymez. Öyle hani
ucuz bir şeydi benim oğlum ucuz şey giymezdi. Tabi Kasım ayında da askere
gidecekti. Daha askere gönderecektim ben onu ellerine kınasını yakıp
gönderecektim ama izin vermediler. Hüseyin'im gibi oda katledildi, ben şuan iki
tane acıyı yaşıyorum. benim daha Hüseyin'ime ağıtım bitmemişti. Ben daha
siyahlarımı indirmeden şimdi benim büyük oğlumda gitti ve herkes kalkıp ağzıyla
ağza alınmayacak iftiralar da bulunuyorlar" dedi.
"ÇOCUKLARIMIN
KANINI YERDE KOYMAYIN"
Büyük oğlunun da küçük oğlu gibi cinayete kurban
gittiğini öne süren Sabiha Çelik, "Benim çocuklarımın kanı yerde kalmasın,
sizin çocuklarınız olsaydı kanı yerde kalır mıydı? Kalmazdı benim ki; de
kalmasın. Ben buradan büyüklerime bunu söylüyorum. Beni kendi çocuğunuzun
yerine koyun. Benim çocuklarımı kendi çocuklarınızın yerine koyun, ben başka
bir şey söylemiyorum. Benim kanımı yerde koymayın. İki çocuğumun da kanını
yerde koymayın hakkım helal etmem size etmem. Ben yıllarca oy verdim size,
hakkımı helal etmem. Ben oylarımı helal etmem. Benim çocuğum boğulmadı. Benim
çocuğum boğulacak bir insan değildi. Benim çocuğum balık gibin yüzen bir insandı,
benim çocuğum bir yerden bir yere gidebilecek bir insandı. Bu hale gelecek
insan değildi. Yüzerdi çünkü biz yıllardır o mahallede otuyorduk o su bize çok
yakında benim oğlum her zaman o suda yüzerdi. Davamızdan vazgeçmeyeceğiz.
Düşmanlarım ben yaşıyorum ben daha ölmedim ölmeye de niyetim yok. Kanımı da
alana kadar ölmeye niyetim yok. Bunu bilin bunu herkes öyle bilsin. Ya
öldürecekler ya bana verecekler" şeklinde konuştu
"TELEFONU
VE ÇAKISI YANINDAKİ ARKADAŞININ CEBİNDE ÇIKIYOR"
Baba Sadık Çelik ise
oğlunun olayını cinayet olduğunu düşündüğünü İbrahim'in telefon ve çakısının
arkadaşının cebinden çıktığını söyledi. Oğlunun çok iyi yüzme bildiğini aktaran
Sadık Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu olayın cinayet
olduğunu düşünüyorum kişiler tarafından gasp olduğunu düşünüyorum. Telefonu ve
çakısı yanındaki arkadaşının cebinde çıkıyor. Ondan sonra boğuldu diyorlar. Siz
oğluma ne içirdiniz boğuluyor. Evet, boğuldu siz yüksek miktarda ne içirdiniz
de oğlumu boğup attınız. Buda bir ölme şeklidir illa bıçakla vurulma değil
benim oğlum güçlü bir yapıya sahipti bir iki kişinin gücü yetmezdi balık gibi
yüzerdi yüzme biliyordu. Oğlum kardeşinin ölümünden sonra çabuk toparlandı.
Hayata pozitif bakıyordu. Kasım ayında askere gidecekti ve gelip benimle
beraber çalışacaktı. Ben oğlumun boğulduğuna değil öldürüldüğüne
inanıyorum."
İlk Yorumu Yap