Kıymaz, Kanal A Televizyonunda Konuştu
GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz Türkiye’de sabah programları içerisinde beğeniyle izlenen Kanal A televizyonunda yayınlanan ‘Basın ve Gündem’ programının canlı yayın konuğu oldu.
Usta gazeteciler Selahattin Serçe ve Fatih Şahin’in hazırlayıp sunduğu Basın ve Gündem programına konuk olan GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Z.Abidin Kıymaz, 12 Eylül yargılamaları, demokratikleşme çabalarında Türkiye’nin atması gereken adımlar ve Ankara’nın gündemindeki siyasi konularla ilgili düşüncelerini izleyicilerle paylaştı.
Programda ağırlıklı olarak Suriye’de yaşanan iç çatışma ve 12 Eylül darbecilerinin yargılanması konuşuldu. İran’da da yakın zamanda Suriye gibi iç çatışma yaşanabileceğine dikkat çeken Kıymaz; “Suriye’de tek söz sahibinin Beşar Esad olmadığı ortada söz sahibi olan Baas partisidir Beşar Esad’ın da Baas rejiminin politikalarına aykırı davranamaz Suriye’yi Beşar Esad’ın yönettiği gözükse de perde gerisinde Baas yönetimi ne karar veriyorsa o da uyguluyor.
Beşar Esad Suriye’yi demokrasiyle insan haklarıyla tanıştıracak iyi niyetli bir görüntü sergilese de Suriye’yi idare edemedi. Türkiye iyi olumlu yaklaşım sergiledi karşılıklı vizeleri kaldırdılar. İki ülke arasında karşılıklı ticaret hacmini arttırıcı hamleler yapıldı. Türkiye’deki demokrasi rüzgarı haliyle Suriye’yi de etkiledi.
Suriye dünyadaki en katı rejimlerden birisidir. Her üç kişiden birisinin muhaberat görevlisi olduğu söylenen bir ülke. Hapishaneleri yeryüzünde olmayan yer altında olan mahkûmların güneş yüzü görmediği en ağır işkence ve kötü yaşam koşullarının mevcut olduğu ve 1982 yılında da toplu katliamlarıyla bütün kapılarını dünyaya kapatmış zalim bir hapishaneye dönmüş bir ülkeydi. Esad’tan herkesin beklentileri vardı. Ama Esad herkesi yanılttı” dedi.
“SURİYE TÜRKİYE’Yİ SÜREKLİ OYALADI”
Kıymaz, “Türkiye ve batılı toplumların insan haklarını geliştirici politikalar üretmesi, demokrasi için adımlar atılması insan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılması konusunda talepler oldu. Esad sürekli bunu kulak arkası etti evet evet deyip hiç olumlu adım atmadı. Peşi sıra da Arap baharı olarak adlandırılan Tunus’ta Mısır’da başlayıp dalga dalga devam eden olaylar sürekli şiddet ve baskı altında tutulmuş Suriye halkını sokaklara sevk etti. Olayı Suriye rejimi açısından değerlendiren bazı ulusalcılar var. Bu işin bir Amerikan oyunu olduğunu Amerika’nın ve İsrail’in bölgeyi işgal etmek için bir planı olduğunu ve bunların da piyon olduğu şeklinde söylentiler var. Her fikir tartışılabilir ama dünyanın en zalim rejimlerinden birisi 1982 yılında da 50 bine yakın sivil, yaşlı, genç ihtiyar demeden herkesin kurşuna dizildiği bir Suriye önümüzde duruyor. Katliamcı bir ilke Türkiye’yi de sürekli oyaladılar. Son 1 yıldır da insanlık dışı askeri operasyonlarla sivil halkın üzerine en ağır şekilde bomba ve tanklarla yerleşim birimleri vurularak insanların başına evleri yıkılıyor. Son aldığım bilgiye göre önceki günlerde Suriye sınırındaki Nusaybin’e gittim ve arkadaşlarımızı dinledim. Özellikle Tikrit’te, Hama’da, Humus’ta askerler evlere giriyorlar 10 yaşından büyük bütün erkek çocuklarını kafasına kurşun sıkıp bırakıyorlar. İnsan haklarının en zirve yaptığı bu çağda burnumuzun dibinde kardeş ülke dediğimiz Suriye’de Akçakale, Şanlıurfa, Kilis ve Mardin’de herkes birbiriyle akraba. Düşünün ki burnunun dibinde akrabaların kurşuna diziliyorlar. Burada sivil Suriye halkının zalimlerin silah ve tanklarının insafına terk edilmesi insanlık adına bir ayıp.
“TÜRKİYE ASKER DESTEĞİ DAHİL HERŞEYİ YAPMALI”
Şu an Türkiye bu işle çok ilgili görünmekle beraber muhakkak yabancı emperyalist güçlerde ilgileneceklerdir ama insanlık adına binlerce yıl aynı coğrafyayı paylaşmış Osmanlı ile aynı çayı yudumlamış insanlar olarak biz o kader dostlarımızın insan hak ve ihlallerinin sona erdirilmesi hususunda Türkiye askeri seçenek dahil her şeyi kullanmalıdır. Bosna işgal edildiğinde dünya bunu seyretmişti. Müdahale edildiğinde görüldü ki on binlerce Bosna’lı Sırp askerleri tarafından katledilmişti. Bizlerde Suriye’ye döndüğümüz zaman on binlerce toplu mezarların bulunduğu bir manzara sonucu ortaya çıkmadan müdahale etmemiz lazım. Zalimlere karşı Türk milleti her zaman karşı durmuştur. Türk milleti kar zarar hesabından öte kendi asaletine yakışır ve yaraşır bir şekilde bu mazlum millete askeri operasyonda dahil olmak üzere her şey hazırlıklı olmalı Suriye halkı zalimlerin insafına bırakılmamalı.
“İSRAİL SURİYE’Yİ DESTEKLEMEKTEDİR”
Suriye rejimi kurulduğu günden beri İsrail desteği altındadır. İsrail Suriye’yi desteklemektedir ve Mübarek ile ilişkileri olduğu gibi İsrail’in Baas ve Esad rejimiyle de doğrudan ilgisi vardır. İsrail elini Esad rejiminden çeksin Suriye rejimi 1 haftada yıkılır. İsrail Esad’ı destekliyor. Bir bekleyiş içerisinde bölgeyle ilgili İsrail’in hesapları var. Olaylar Ortadoğu’da göründüğü gibi değil. Daha önce de Irak ve İran çatıştığı zaman herkes zannediyordu ki bu iki ülke birbiriyle çatışıyor. Göreceksiniz Baas rejimi Türkiye’ye rağmen bugünden sonra orada görevde kalamaz. Esad’ta bundan sonra barış istese dahi görevde kalamaz. Savaş suçu işlemiş birisi olarak muhakkak mahkeme önüne çıkarılacaktır. Herkes hesabını Esad’sız bir Suriye üzerine yapmak zorundadır. Suriye’de Baas rejiminin sonu gelmiştir” dedi.
“KENDİLERİNİ KURTARICI POZİSYONUNA SOKTULAR”
Türkiye darbe ortamına toplumsal karmaşalardan dolayı gelmiş değildir. Türkiye darbe ortamının olgunlaşması için darbeyi yapanlar tarafından ciddi bir şekilde bu olaylar olgunlaştırılmış bugün balyoz darbe planı olarak adlandırılan olaylar provoke edilerek olaylar tırmandırılmış ve kendilerini kurtarıcı pozisyonuna sokup devletin başına oturmuş bütçeyi yağmalamışlardır. O dönem Türkiye’nin nüfusu 40 milyonsa düşünün ki 2 milyon kişi hapishaneye atılmış. Bu nüfusun yaklaşık yüzde 5’ine tekabül eder. 70 milyona uyguladığın zaman 4 milyon insanın hapishaneye atıldığını düşünün, bu kadar insanın gözetim altına alındığını düşünün, birde bu kadar insanın falakadan geçirildiğini düşünün. Köylere giderek arama yapacağız adı altında insanların meskenine tecavüz edip köy meydanına halkı toplayıp çocuğunun gözü önünde kadınları erkeklerinin sırtına bindirip eşekçilik oynayarak kahkaha attığını düşünün. Köy yerinde kadınları ve çocukları bir tarafa erkekleri de bir tarafa toplayıp asker insanların sırtına biniyor hakaret ediyor sonra da diyor ki bu çocuklar niye dağa çıkıyor. Türk toplumu travma geçirdi. Evet silahlar konuşuyordu çatışma vardı ama sağcısı da solcusu da adam gibiydi. Ülkesi için canını feda edecek duyguları olan genç potansiyel Türkiye’de vardı. Bunlar sadece milletin onuruyla oynamadılar bir nesli imha ettiler.
“12 EYLÜL’ÜN KORKUSU TOPLUMUN ÜZERİNE SİNMİŞ”
O kadar toplumsal büyük olaylar cereyan ediyor toplumda vurdumduymazlık var. Bu nedir? 12 Eylül’ün yarattığı sorgulamayan, okumayan, araştırmayan diskotek sevdalısı eğlenme dışında bir şey düşünmeyen toplum yaratma projesinin ortaya koyduğu şeylerdir. 12 Eylül yargılanıyor hala onun korkusu topluma sinmiş gidip mahkeme önüne gidip slogan atarak Türk adli makamlarının arkasında olduklarını yargının arkasında olduklarını haykıramıyorlar. Hala korku toplumun üzerine sinmiş. Darbe planlayanların aileleri veya darbe planladığı iddia edilenlerin aileleri hapishane önünde gösteri yapıyorlar onların planı içerisinde camisi bombalanacak, oluşturulan stadyumlara tıkılacak bu nesil sindirildiği için hakkını hukukunu savunma pozisyona gelmiyorlar bazı kanun maddeleri gösterilerek bunları nezaketen mahkemeye davet etmede raporlarına bakıp konferans usulü telefonla ifadesini alma gibi durumlar var. Bu noktada darbecilere karşı müsamaha göstermeyin. Nasıl Hüsnü Mübarek sedyeye bağlanıp mahkemeye getirilmişse bunlarda alınıp savcının önüne indirilmeli savcıda bunlardan hesap sormalı. Ancak o zaman Türk toplumu vicdanen rahat etmiş olur.
“CHP VE MHP MÜDAHİL OLMADA SAMİMİ DEĞİL”
Ben muhalefetin iktidarın gerisinde kaldığına inanıyorum. CHP gitti müdahil oldu, MHP’den arkadaşlar gitti ama ben cansiperane samimi bir şekilde buna müdahil oldu görüntüsü verdiklerine inanmıyorum. Muhalefet toplumu tatmin edecek bir tutum sergileyememiştir. Muhalefet darbe meselesinde açılan soruşturmalarda darbecilerin arkasında olarak onların avukatlığına soyunmak gibi utanç verici bir siyasi kaygı içindeler. Bunu bir dernek yapmış olsa mazur görülebilir ama Türkiye’de muhalefet pozisyonunda olan bir siyasi partinin darbecilere karşı siyasi bir tutum içerisinde bulunması demokrasimiz açısından son derece kaygı ve endişe vericidir. Ayrıca Türkiye yeni bir anayasayı niye konuşmuyor. Yetmez mi bizim konuştuğumuz. 27 Mayıs’tan beri bize dayatılan bir anayasayla yaşamak zorunda mıyız? AK Parti yöneticilerini ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ve sayın cumhurbaşkanını bu hususta anayasa meselesinde gevşek davranmakla suçluyorum. Bu konu konuşulmamalı meclisin gündemine getirilmeli. Biz sağcısıyla solcusuyla sandığa gittiğimiz zaman kendimizin yaptığı sivil bir anayasaya oy vererek kendi sivil anayasasıyla yönetilen bir ülke konumuna getirmek zorundayız. Dünyada darbe anayasasıyla yönetilen bir Türkiye var başka Türkiye yok. Bu milleti hapishaneye tıkan coplatan birisi nasıl Marmaris’te oturur resim çizer.
İlk Yorumu Yap